Mevlâm güç yetmez senin askerine, orduna
İstemezsen koymazsın kulu kendi yurduna
Kardeşimi gönderdin kaf dağının ardına,
El bana kardeş oldu düştüm onun derdine.
Mürşidi gönderirsin mürit hazır olunca,
Karşımdaki otuz ruh, otuz genç beden demek,
Yaşamam için otuz harika neden demek.
Çalışmayı öğütler, doğruyu söyler dilim,
Şefkatimde cömertim, terazide âdilim.
Tahta, kalem, kitaplar gibi birkaç aletle
Bugün sokağımızın adı değişti
Hepimiz çok şaşırdık, bu ne biçim bir işti?
Sabahleyin çöpçüler yerleri süpürdü, sildi
Başkan emretmişti, törende
Kurban bile kesildi.
Çağlayacaksa ırmaklarım,
Göller misali gözlerim yaşla dolacaksa,
Aşkın için dolmalı;
Dolaşacaksa parmaklarım,
Ucunda saçların olmalı.
Sen!
Bir bilsen
Kötülüğü yalnız kendine ettiğini,
Sadece kendi sorularının seni terlettiğini.
İlgisi yok bunun mekânla, zamanla
Artık anla…
Kurnaz ayrılıkların sorgularında
Çaresiz yürek.
Sınır tanımayan o eski çılgın,
Şimdi suskun ve durgun,
Mağlup ve yorgun.
Bakışların sevgilim; hülyâlı, mânâlı, sevdalı, derin
Uykusuz mu geçiyor senin de, benim gibi gecelerin?
Nakarat:
Aşkın yaşı olmaz, kimi isterse vurur
Rüzgâr olur, boran olur, savurur
Resim yapmak istedim,
Yanıma geldi kedim.
Hemen aldım fırçamı,
Yemyeşil yaptım çamı.
Yol verdim kuşkulara,
Attım evhamlarımı azgın sulara.
Kâbuslarımı yolladım geçmiş uykulara.
Dingin mi dingin artık başım,
Şimdi ben huzur ile arkadaşım.
Yazı gördüm, güze geldim
Yazı gördüm, düze geldim,
Yazı gördüm, dize geldim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!