Gözlerin yüreğimi sıkıştıran cendere
Gözlerin hakikate açılan bir pencere
Siyah ve beyaz inci bütün renkler anlamsız
Vur hançeri bağrıma sensiz hayat manasız
Biz yamalı kalplerde
Defolu sevdalar yaşadık
Bir nazenin çiçeğine
Körü körüne bağlandık
İnsafsız bir yasemene
Hıçkıra hıçkıra ağladık
Artık yaş gerçekten otuz beş
Yolun neresindeyiz bilinmez
Umudum tren garında mülteci
Saçlarım da ak var
Yüzümde çizgiler
Burada gece olur
Ama bir karanlık çöker üstüme
Burada hayınlık
Burada intikam
Burada intihar
Burada küfürler bağlaç olur
Bir şey var dilimin ucunda
Sanki biliyorum
Var bir şey var dilimin ucunda
Ama söyleyemiyorum
Sara nöbetlerim tutuyor
Kuduruyorum,
Adını küflü paslı harflerle kazıdım
Gönlümün en temiz yerine
Geceler boyu dua ettim
Yüreğim kangren olsun da
Benden söküp alsınlar dedim
Bitmek tükenmek bilmeyen kâbuslarda
Bir kahvehanedeyim
Kuytu ve soğuk
Yüreğimde hırıltılı bir ses
Ve biraz da boğuk
Önümde zengin bir iftariyelik
Bir paket sigara
Mevsimlerden en çok kışı sevdim
Saflığı hatırlattığı için beyazı
Rengi beyaz olduğu için karı daha çok sevdim
Eskiden insanları severdim
Şimdi yalnız, adamları
Nedendir bilmiyorum
Bu gençliğin sancısı, yüreğimde ıstırap,
Yüzümüze gülenler eli bıçaklı kasap.
Çek başından elini o bacımın örtüsü,
Yirmi sekiz şubatta bu vatanın döngüsü.
Bu tinerci küçük Mustafa'nın hikayesi
Memleketini sordum oda bilmiyor neresi
Onunla bir duvar kenarında karşılaştık
Acılardan dem vurduk beraber ağlaştık
Abi dedi abi bugün işler yine yaş
Yanaklarından süzüldü iki damla yaş
Bir şiir demledim??