Ölüm kokmaz bir çiçek
Plastik bir ağaç
Ölüm tahtakurusu
Kemirir yavaş yavaş
Ölüm koca bir cinnet
Bir şiir demledim sana
İki ince belli bardak koydum masaya.
Bir yudum aldım ve yutkundum
Öylece geçtim karşıya.
Şehrin ışıkları sızıyor yavaş yavaş karanlığa
İncinir yüreğim
Sebepsizce incinir
Bastığım toprak incinir
Bir sabah yelinde
Bir akşam ayazında
Bir İstanbul sabahını bekliyorum.
Adını doğmamış bir kız çocuğuna veriyorum
Eminönü telaşlı
Martılar bile oruç tutuyor
Attığım simit parçalarını hiç biri yemiyor
Bütün acımı ve sancımı çıkardım kendimden,
Aynalara baktım ve korktum kalan suretimden.
Anlatılır sizlere ötelerden son durum
Arkanızda cellat var önünüzde uçurum
Son durak yaklaşıyor bu size son oturum
Gözlerinizde perde var kalbinizde kurum
Tutunduğun umudun kırdılar mı dalını
Dayan yürek dayanmaz kimler aldı ahını
Kimsin nesin nerdesin sen hangi mevsimdesin
Bu el yaban bir iklim kim bilir kiminlesin
Seni beklerken...
Hüznümü fokur fokur kaynatıp bir şiir demledim.
Saçlarını ilmek ilmek sözcüklere işledim.
Kullandığım bütün bağlaçlarda,
Nedense hep o kırılgan ve naif parmaklarını düşledim.
Ah amel defterim vah amel defteri,
Hangi silgi siler bütün pislikleri
Sabahın maskesini yüzümüze takanlar
Gece olunca görmez çırılçıplak yalanlar
Bir şiir demledim??