Hiç duyulmamış,
Hiç yazılmamış sözcükler ile
Yazmak istiyorum sana.
Karanlığa bir ip atıyorum.
Ve bekliyorum...
Acaba karanlık,
Karanlık bir koridorda yüreğim.
Korku ile ürpermekte...
Labirent, labirent bir yol var uzanan.
Sonunda titrek ve cılız bir ışık huzmesi…
Yörende, doludizgin at koşturuyor yalnızlık...
Karanlık en koyu kıvamı ile iniyor geceye,
Saniyelerin omzuna, bütün yükünü pervasızca indiriyor yine zaman,
Adam, hiç bitmeyecek bir bekleyişi çekiyor sineye.
Bıçağın sırtında, Ezgin bir adam var yokluğundan habersiz...
Ben hep şiir okusam senin sahnende
Sen bıkmadan hep beni dinlesen
Ben ansızın kaybolsam gözlerinde
Kimse aramasa
Kimse sormasa
Siyah hep beyazı anlatır,
Beyaz farkında olmadan hep siyahı...
Eğri, doğruyu işaret eder.
Doğrunun varlığı eğriye mukabil.
Bazen hiç bir sözcük ifade etmez sancını.
Belki de bu yüzden susmaktır en kolay olanı.
Dışarıda hava soğuk.
Ve ölüm buz gibi....
Toprağın üstündekiler üşüyor bak...!
Acaba toprağın altındakiler de üşürler mi?
Gönlünde mülteci bir sevda olmak istedim sadece...
Sonra çekip giderim istersen karanlıkta sessizce.
Otuz beş yaşındayım...
Hep sil baştan yapmak istemişimdir
En başından.
Ortası geldi,
Belki de en sonundayım,
En başından.
Bu gece oturdum ve palyaçonun resmini çizdim.
Resimde palyaço gülüyor muydu?
Yoksa ağlıyor muydu?
Bilemedim.
Sonra palyaçonun hikâyesi geldi aklıma.
Dalgalar vuruyor kıyıma hoyratça
Rüzgar en acı türküsünü söylüyor
Ay ışığını söndürüyor
Ve oda biliyor
En çokta karanlıktan korktuğumu
Bir şiir demledim??