bir kül gibi savururken yaşam bizi
ellerinden çıkmayan kir miydim
bir dal gibi kururken yüreğim
firari bir sevdanın neferi miydim
sahi ben senin için neydim
biz bedelleri ödemiş eski sevgiliyiz
mutluluk nehrinin kenarında dolaşırken
düşüp boğulan eski iki aşık
belki ondan suskunluğumuz
yada küskünlüğümüz
Gözden uzak yaşarken
biri gelir geçmişin derinliklerinden, aklın şaşar
sonra yüreğin cam kırıkları, yüreğin kan revan çığlıklar
yüreğin nihavent…
“İstanbul, İstanbul olalı
Hiç görmemiştir böyle keder”
savrulmaktan ibaretmiş meğer yaşam
gözlerini özlemekmiş sevda
her günün hezeyanında
mahşer kalabalığının yalnızlığında
yenik düşmekmiş tüm kavgalarda
muhtemeldir yalnız öleceğim
oysa isa çarmıha gerilirken oradaydım
musa denizleri açarken de
sevdanın en delişmen hallerini yaşarken de
o kadar kalabalıktım ki
hadi gel mutlu olalım artık
bitsin bu gam bu tasa
seni bana bağlayan değil mi ki
aşk denilen yasa
ne fark eder yaşlanmışsa beden
elimden düşmüyorsa asa
Ne gemiler yaktım yanılgılarımda
Ecelsiz ölümler gördüm
Düşlerimde gülüşler özlerken
Sabahlar aydınlanmaz iken
geceler kapkara
toprağa düştüğünde sevdiğin
bir kuş uçar gökyüzüne apansız
ölüm belki herkese zamansız
yıkılırken bir bir eski çamlar
mazidir artık güzel hatıralar
ne yazık ki şu yalan dünyada
kandilimde yağ tükeniyor
ışık gittikçe azalmakta
gecikmişim bugün özlediğim ne varsa
yitirmişim elimdekileri
malumun ilanı
ölüm ruhuma yavaşça sızıyor
çocuktuk sevdik suç
yaşlandık sevdik suç
lan hadi bi gidin
sevgide olur mu oruç
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!