Adını Çakır koydu anası,
Doğan güneşin umutlarıyla.
Yaramazdı, ele avuca sığmayan
Çocuksu dünyası.
Ama kıyamazdı, kızamazdı hiç kimse,
Çakır gözlerin masumiyetine.
Acılar değildi aklımı kemiren.
Anılar da değildi.
Nice ayrılıklar gördüm, nice acılar yaşadım.
Ağlamadım.
Adını sabır koydum,
Umutları sömüren yamyamların
Gidişim, hep hüzünlü oluyor,
Şu yüz yıllık ağacın sokağına.
Acılı kollarına yağıyor gözlerim.
Bazı dalları kurumuş, bazıları kırık.
Ak yürekli yıldızlar vurmuş kalın oklarla.
Bilinmez, saklı gövdenin ekşi yüzüne.
Alçaktan asılmıştı kentin tepesine
Mor yanaklı bir bulut kümesi
Açtı küçücük gözlerini, yitirilmiş bir hayat
Ve çoktan geçmişti okul vakti.
Anlayamadı önce, yandı çaresizliğini görünce
Bahar çiçekleri eylülde açtı.
Bayrağımın sesi göğe ulaştı
Cehalet, korkudan büzülüp kaçtı.
Bu hazanda mavi açtı çiçekler.
Leylekler göç edip veda ederken,
Annem dedi son mektubunda, annem.
Eğer dönemezsem yanına,
Bil ki pembe bulutlardan gülümseyeceğim sana.
Ama sakın ağlama, sakın ağlama annem.
Sakın ağlama ardımdan.
Saltanat kurup oturmuştu Kazan’daki eski ev
Üzerinde dev bir tarihin nakışlı yapay yüzü
Parıldayan yıldız gibi ıssız bir dağ başında
Geçmişi geleceğe bağlamış, nöbet tutuyordu.
Allı pullu bir fistan asılıydı rüzgara karşı duvarda
Çocuk olsam diyorum.
Ağırdır bedeli çocukluğun
Ya kumarbaz olursa babam,
Ya sevilmezsem,
Ya bırakıp kaçarsa aşılmaz dağlara!
Düşler yaşıyor, düşler yaşlanıyordu,
Günbatımının gözyaşlarıyla.
Bıraktı çoluk çocuğu.
Ak saçlı ihtiyar kollarına babasının.
Umuda yürüdü köhne bir otobüsle.
Bir kış daha yaşlanıyor,
Su toplayan ayaklarında İstanbul’un
Sırtında göçer konar kamburuyla.
Uzaklaşıyor ağır ağır.
Sağır, kuru bir kemanın iç çekişleri
**********************************************
SUNA HANIM, DOSTLUĞUNDAN HAZ DUYDUĞUM ZARİF, DUYARLI BİR İNSAN. /
KENDİSİNE BAŞARI VE ESENLİK DİLERİM. / n.a./
**********************************************