Köprünün altından değil, üstünden bile çok sular geçti.
Sana dair hiç bir hayalin sahibi değilim artık.
İstesem de kuramam, bu gün o gün değil.
Sakın bu yazıları Züleyha ile Yusuf'un
Hikayesi ile eşleştirme.
Yok öyle bir şey...
Sen ol,ben olayım,
Sonra ben olayım,
Birde sen
Sonra...
Sonrası bu işte
Şu an, tam da şu an olduğu gibi
Sen ne dersen o,
Sana teslim olmak,
Aşka teslim olmak.
Aşka teslim olmak,
Yaradana teslim olmak...
Sadece sarıl bana,
Öksüzün anasını bulması gibi,
Gurbettekinin sılaya dönmesi gibi,
Bırak yargıyı,sorguyu,
Sadace sarıl bana...
Nerede olursan ol,
Açık büfenin,en güzel yemeği Aşk,
Şefin tavsiyesi...
Onu yedin mi...
Başka bir şey ağzına sürmezsin dedi,
Bunca yemeğin içine gizledim
Bulana kadar, tatsız tutsuz
Yok, bir sorun yok, duruyorum öylece.
Durmak ne zamandan beri sorun oldu?
Hep mi koşmak lazım, zihinsel ya da bedensel?
Durmaktan korkuyorsunuz çünkü ölümü hatırlatıyor.
Durmak da anlamlı bir eylem değil mi?
“Durmak” ve “eylem” kelimelerini aynı cümlede kullandığımı ilk kez mi görüyorsunuz?
Haksızlık mı ediyorum?
Çok mu şey istiyorum?
Her şey güzelken tatsızlık mı çıkarıyorum?
Tadımı mı kaçırıyorum yok yere?
Yanlış olan ben miyim?
Hüzün niye çöktü o zaman?
Beyazla siyah kadar hasretmişiz.
Beyazla siyah kadar yakışmış,
Beyazla siyah kadar tamamlamışız birbirimizi,
Beyazla siyah kadar ayrıymışız oysa.
Ayrılmışız sonuçta...
Karanlık gerçek değildir der bilge,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!