Ay çehresi bulmuş hakikati bir gül cemal ile
Anlamı yazılmış halesine kudreti zül celal ile
İnikas-ı ziyası tarumar olur zeval ile
Yekta akisini vermez afitab adı ile
Afitaba caizdir ilan-ı aşk etmek maha
Aşk-ı memnudur afitabın sevdası aya
Ayrılık türküsü hazin bir hüsrandır
Dinledikçe yüreğe ince bir isyandır
Alıp götürür insanı, yakıtı nisyandır
Ayrılık türküsü en aciz bir insandır
Fenalığı düşündürür, ayrılık türküsü
Ay yüzünü gördüm bugün yine
Gönlüm titredi sen sen diye
Izdırabın kaldı bir tek geriye
Sevdan yağmur şehrinde kime hediye
Bade olsan içer miyim bilinmez
Zehre razıyım susuzluğunda
Vuslat olsan iklimine girilmez
Hasretine meftunum varlığında
Baktıkça maziden sana dair bir resme
Gönlümü ateşten cendereye kısarlar
Terk-i cân edip gittiğin o mahzun güne
Kıyamet koptu desem, kifayetsiz kalır
Beyhudedir bu şehir tüketilen nefesle
Soğuk kaldırımları muadildir kafesle
Bölünür uykuları zebanice bir sesle
Serzenişler karşılık bulur mu Ankara
Senin bahtın tamunun gölgesinden de kara
Hüznünü sırtlanıp düştüğüm yolda
Gönlümü dolduran ateşsin, bilesin
Sensizlik ikliminde revan olup da
Hasrete sarıldığım sensin, bilesin
Bir cansız hatırayla hey gidi günler çektiğimiz
O öğrenci sefaletine atfım olsun bu şiir
Beşevlerin önünden Cebeci’ye yürüdüğümüz
Kaldırımlar şahit, yıldıramadı bizi bu şehir
Ankara, bir devrin bağrına saplanmış paslı hançer
Bir çiçekle baharı getirene kurbanım
Gönlümün sahibesi nazlı sevdiğim
Gözlerine baktığımda beni gördüğüm
Ruhumun ayinesi soylu sevgilim
Bir gül astım boynuma, ilmek gibi doladım
Mermi bastım karanlığa, sensizliğe dayadım
Gül kokan bu şehirde, daim seni istedim
Bir sen vardın bende, bir de sensizlik iklimi
Gün oldu güller, gül kıranı yediler




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!