Tırnakları kan toplamış
mahzun ve tarihî surat
mazide kaldı o kır at
asır mı yahut an mı
peşine takıldığımız hayat
heyhat
Sessizliğe doğru yürüyor
ölüp de dirilen insanlar
çöllerin mavi ışıkları
gökyüzünü süslüyor
bir sabah uyansam
sesini mutfakta duysam
Ben bir ucubeyim
suretim çürük armut
sesim cehennem kapısının gıcırdayan menteşesi
günlerim seneler uzunluğunda
gecelerim asırlara bedel
bir el boğuyor beni yatağımda
Yüzümün bir yarısı yanık
ötekisi hafif hafif sazlık
ev ile dere arası
kadınların acı nazı
söylenmemişler gökyüzünde
bir tarih saklı gözlerinde
Belirsiz dünya
belirli kelimeler
şiir ve mayasız hisler
deli şairler
zeki tacirler
ayaklarım dere yatağında
Aklıma küskünüm
arkamı göremedim
karanlıktır önüm
elektrikler kesik
her zaman olduğu gibi duygular eksik
kelimeler yetim
yılan derisini andırır vücudun
soğuk, biraz da korkunç
baykuşların yurdunda yetiştin
geceler ay mavisi, göller ölü
akreplerin ürediği diyardasın
harabe evlerdir orası
suda bekler taşlar
ısınır ve yosun tutar
yalnızlığın kölesi mazide kalmış
hevesi çürümeye yüz tutmuş
kurbağalarla söyleşi
dere kenarında uyuklar
Gözlerin koruktur beni
insanlık tarihi nasıl olur da yansır yüzüne
her şey hakkında konuşan ben
dili tutulur kendini anınca
beni anlılarla yargılama
gün gibi değişip durduğumu görmez misin
En acı sese sahiptir zurna
halaya durmuş bütün dünya
hüznü neşe
neşesi kabustur
zamanın insanı...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!