Sözlerini balla kestim
sonbaharda estim
sararmış yapraklar arasında
harbin en onulmaz yarasında
sandıklardan çeyiz çıkar
bir gelin anısına bakar
Alaycıdır yazgısına
ağlarken gülümser
gülerken ağlar adeta
kabustur rüyası
saçlarıyla süpürür etrafı
meleklerden rol çalar
ay ışığı vuruyor pencereme
keskin mavisi korku salıyor
vurunca duvardaki resme
tablodaki bana bakıyor
gözleri alev topu
yüreğime korku
duvardaki resme gömülü
yüzü yanık korkunç bir ölü
nefes alır arada sırada
uzak olsun benim boylarda
elektrikler kesik
gölgeler inceden çizik
Renksiz ve sessiz bir evreni tasvir ediyorum
kelimlerim sessizlik
sessizliğim kelimesiz
içim içimle konuşur
Tanrım o sen misin yoksa
korkmuyorum seni duyunca
Tencereden tüten koku
ne bir öykü fısıldar ne de korku
alır beni bu günümden sürükler maziye
annemin tebessümüne
gözlerindeki yılgınlığa
ölüme direnen hayata
Sür ellerini denize
Terlesin avuçların
Mendilime sinsin kokun
Yokluğunda avutsun
Ne çöllere tutkunum
Ne de vadilerde gömüldüm
buz kesince vücudum
duvarlar terledi
bir kase su
içinde buz taneleri eridi
gözlerim cinlerden biri
makberlerde cesetler diri
Tırnakları kan toplamış
mahzun ve tarihî surat
mazide kaldı o kır at
asır mı yahut an mı
peşine takıldığımız hayat
heyhat
Bağırsam yıldızlar dökülür mü yere
ağlasam taşar mı ki dere
gecelerin hakimi sivrisinek
gündüzlerin nöbetindedir nizami sinek
uykularım gerçek gerçeğim yalan
kuru ekmek gerisi soğan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!