Kaçıncı dünyada yaşıyor olduğumun hesabını şaştım
kedi miyim fare mi
bilemiyorum
rüyaların avucunda büyüdüm
ufukta kızıl güneş
tarlada tütün
Ben bir ucubeyim
suretim çürük armut
sesim cehennem kapısının gıcırdayan menteşesi
günlerim seneler uzunluğunda
gecelerim asırlara bedel
bir el boğuyor beni yatağımda
geçmişimi geleceğime diktim
yamalı bohçamla
yalın ayakla
karanlık yollarda
karda kışta
yüreğime batınca dikenin
Yüzümün bir yarısı yanık
ötekisi hafif hafif sazlık
ev ile dere arası
kadınların acı nazı
söylenmemişler gökyüzünde
bir tarih saklı gözlerinde
Gözlerini kırpınca iki yaş süzüldü
biri yanağını sıyırdı diğeri sakallarında gezindi
odası sıcak bir o kadar da loştu
korku sehpadaki vazonun adıydı
pencere saksısı
bir dizi kafatası
Belirsiz dünya
belirli kelimeler
şiir ve mayasız hisler
deli şairler
zeki tacirler
ayaklarım dere yatağında
Aklıma küskünüm
arkamı göremedim
karanlıktır önüm
elektrikler kesik
her zaman olduğu gibi duygular eksik
kelimeler yetim
çığlıklarım kavanozda birikiyor
gözü olanlar fark etmiyor
fareler kokluyor
cinlerim tavafa duruyor
yüzümde yetmiş dikişin izi
kemiklerimde tarifsiz sızı
hayal alemini avuçlarıma aldım
kaldım geçmişin hülyasında
adasında gömüldüm yalnızlığın
yığın yığın toprak altında
bağında... bahçende...
sende gezindim ruhumla
yılan derisini andırır vücudun
soğuk, biraz da korkunç
baykuşların yurdunda yetiştin
geceler ay mavisi, göller ölü
akreplerin ürediği diyardasın
harabe evlerdir orası
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!