Kanyonlardan dökülür ya nehir
kristalin güneşe cilvesi başlar
sarından maviye
bakarsın bir dünya renge
dönersin deliye
mağara şelalenin dibinde
Gönül çarşafıma kara şerbet döküldü
Yastık başım, başım da yastık oldu
Herkes uyurken istirahate çekilir
Beni rüyalarım yokuşlara sürükler
Kağıtlardan gemiler uçaklar yapalım
Tanrım senin için duvarlara neler yazalım....
Neler söyleyeceğini bilememek de şiir
yalnız içi kavrulanlar bilir
çok konuşanlar hem nefret edilir
hem de sevilir
dinozora evrilir
asrın çarklarında ezilenler
Uykusuzum
bir asrı buldu sanırım
gözlerim kapalı
ha uyudum derken
sakalım kaşınır
bir asır daha sürer tekrarı
Kelimelerde yürüyen cambazdır o
dışarıdan açılır içine bir kapı
güldüğüne bakmayın
başucuna mum bırakmayın
ölü değildir o
sahnelediği tiyatro
nihayet söktü şafak
gözleri ufak mı ufak
gecenin kel kadını
devirince bardağı
kaybettik mutfağı
koşuştu hamamböceği
ne kar kıkırtısı
ne de yaprak hışırtısı anılarını karartır
bir damla gibisin
güneşi aksettiren
hislerimi tazeleyen
gözlerimde katmerleşen sancıların en onulmazı
kulağının dibine yapıştım
benim adım kene
yapıştım mı birine
kanını emmeden bırakmam
iyilerimi de gördün yaldızlı kötülerimi de
yaz sıcağı
kertenkele fırındaki taşta
dilini çıkarıp bakıyor
tutkunun ölümle evliliği
dere kenarında çakıl taşları
Tanrı'nın yüzyıllardır suskunluğu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!