Gönlüm,
gökyüzü gibi karabulutlarla dolu,
başım hep önüme eğik,
benliğim karamsarlık dolu...
Yoruldum sevipde sevilmemekten,
hayallerim yüzünden
Kumsal, onsuz hiç oluyorsa geri dönen dalgaya "artık gelme" diyebilir mi?
Git gel, gel git, en doğal med cezirdir bu akıl ile yüreğin aşk muharebesi.
Bir çocuk! Tankı taşla mı durduracak dedi beyhude nefesindeki güçle.
Bilmiyordu Hanzalanın taş ile çeliğe vurarak destan melodisi bestelediğini.
Eylülde biter, sen kalırsın orada bir başına, ben böyle iyiyim, tek derdim sensin.
Kuşları bavul topluyorken gördüm, şimdi sonbahar; herkesi üzer bu mevsim...
İstersen Kıskan!
Seni aklıma düşüren akşama da aşığım...
Mevsimin patiskası da bitti, bu sonbahar iki yüzlü.
Gündüz güneş gülmeye naz eden sevgili misâli,
Geceleri de soğuk, sanki arkasını dönüp giden sevgili.
Garp cephesinde batarken gün, şark'tan da usul usul gece gelir.
Eteği yıldızlı lâkin ay simâlı, acem dilberi misâl; hüzün de torbasında öteberidir
O hep uzaktan selam verirdi.
K'âh'k'âh'a da bile duble âh var.
Hüzün benim ezelden mi azığım...
Otuzundan gün alacak kadın.
Alacak ki hârı dem tutsun bakışının.
Bağdaki kiraz misâl leb-i,
Dut misâl sözlü,
Dağdaki bulut gibi vâkur duruşlu,
Rüzgârın savuracağı kadar saçı,
Ömrümüzün nakışına bir ilmek daha geçti bu giden günden.
Yaşıyorsak hüzünle, yâre özlem; tebessümler dost yüzünden...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!