İçimdeki ses sen de biliyorsun yaşananları,
Öyle çarpıyorsun ki duvarlarıma tarumar oluyorum.
Nereye gitsem hep senin gibi yalnızım.
Hergün toplanan yüzbinleri anlayamıyorum,
Kırk ikindi yağmurlarında yeşeren hayatları arıyorum.
İçimde öldü yaşayanlar.
Nerde bilmiyorum şimdi onlar.
Bir mahluk ki omurgasızlar,
İçimde öldü onca anılar.
Bilmiyorum geçti yaşanılanlar.
İçindeki çocuksu düşleri bırakma,
Bir oyun kur düşlerinde arkadaşlarınla,
Bozulmamış kıyıları hayal et,
Uçurtmanı al rüzgara bırak kendini,
Gökkuşağı renkleriyle boya hayatı.
Yüz hatlarıma aldırma.
Müşfik bir yar gibi yaklaş yanıma.
Emanet et gönlünü bana ,
Gökleri fethedeyim sana.
Silüetini göstersen yeter bana,
Hatıralara baktım.
Herşey iyi olacaktı.
Öncesi de sonrası da...
Öncesi de yok sonrası da.
Koskoca boşluk.
Beynimin içinde tarifsiz sesler.
Dünya dönüyor elimde değil,
İsmim cismim de önemli değil,
Kutsanmış geleceği olanlar,
Fani duygularla geleceğimi inşaa ediyor.
Kimin ne yarası kimin ne tomurcukları vardır bilinmez,
Her rüyanın bir sabahı var sabahı var bazıları erişemez,
Anlat desem anlatılabilir mi düşlerdeki yaşanılanlar,
Kimi sevgiyi ete kemiğe büründürmüş sunmuştur soframıza,
Kimi de dokunulmaz kılmıştır gönül yarasını karşımızda.
Kimi yeni yeni şarkılar söylerken,
Tutsaklık benim için yalın bir hal.
Bir iki sayarken tesbih tanelerini,
Sanki volta atıyorum sonsuzluğa.
Ah hayat nasıl da ironi yapıyorsun.
Bir yanda verdiklerin,
İstanbul seni düşündüm bugün,
Sana kavuşmak geldi içimden,
Tarifsiz duygularla sana kavuşma arzusu var bende.
Sen büyüdükçe büyüdün,
Ben küçüldükçe küçüldüm.
Bana büyümeyi anlat İstanbul.
Gitmek mi kalmak mı bilemedim,
Yaralı gönlüme söz geçiremedim,
Öyle yoruldum ki kendime gelemedim,
Şehir şehir dolaştım kendimi betimleyemedim.
Masumiyeti kaybettim söyleyemedim,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!