Bir yelin öfkesi yapışmış yüreğimin sandalına, girdapta dönerken hüzün
Suskun bir düşünüşle, kaçtıkça yaşanmamış serüvenlerimden
Tedirgin bir sevdanın gül desteleri büyüyor içimde günlerdir
Tanımsız dün yaprakları kopuyor umarsız, yitik günlerimizden
Yağmurlarla yıkanıyor ruhum, gülüşlerinin sunağına yatır beni
Yataklar serdik gecenin karanlığına. Sular geçiyordu altımızdan, çiğnenmiş bir geçmişin izi vardı yüzümüzde. Usulca düşürdük giysilerimizi ayaklarımızın altına ve öpüştük aşkla. Kırmızıyla sevişiyordu artık gece, renklerin dansıyla bedenlerimizi bıraktık şafağa kadar biz, aşkla, tutkuyla.
Soylu masallar biriktirdim sana, gövdenin yangın ovalarında yer aç varlığıma
Yağmur bakışlarının ülkesine ilticam var, kırarak zincirlerini gövdemi sarsana
Coşkumun sarı denizlerinde isimsiz şiirler gezer, yüreğimin fısıltısını duysana
Efsane güzelliğinin ölümsüz bağlarında şölenim var, gel yar aşkın coğrafyasına
İki yüzü de paslı bir kilit ve uçları yıpranmış bir halat ağırlığı gövdem. Sözümün katmanlarında tonlarca aşk, göğsümün uzantılarında inadına sevda ve ruhumun kıraçlarında yaşamak şarkıları duyulur bu yüzden. Zincir gövdemi sarar, efsane tanrılar aşklarımı kutsar, asırlardır ölümler ruhumun izbelerinde işte bu yüzden gezer. Her gözyaşı kendi ırmağını arar, bundandır isyankâr yüreğimizdeki devinimler.
Yosunlu bir deniz suskunluğu belki de hayat,
Çığlık emzirdiğimiz anıların en ücra meridyeni
Oysa rüzgârın kendi tasasıdır duvara çarpmak
Kuytudaki menekşeye ruhunu, ellerini sürmek
Kendi yüreğinin hazin gümbürtüsünü bastırarak
Hissedebilmek şimdi ebedi aşkın titreşimlerini
Nehirler basınca gönlünün tapınağını
Mimoza bakışlarının güneşine yol ver
Aşkın küllerini sarp yamaçlardan serp
Avuçlarında gizle delik deşik göğsümü.
Bana geldiğin gün yağmur düşlerini ve özgür ovaları anlatacaktın bana
Seninleyken balonlarım, şekerlerim ve uçurtmalarım çoğalıyordu, inadına
Seninle yürüdüğümüz tüm yollardan kıtalara uzanıyorduk bir çırpıda.
Dünyanın öte ucundan binlerce çiçekler toplayıp dönüyorduk geriye.
Kendi denizlerimin sularına dalan bir dalgıcım ben. Yorgun yüreğimin fırtına tepelerine tırmanan bir çoban, her yaşanmışlıktan anı yazan bir bezirgan, gözyaşlarını sevgiyle akıtan bir çağlayanım. Yaşamak için açılan bu yelkensiz gemide kimi kaptan, kimi de sevdanın denizlerine yüreğini açan bir balıkçıyım ben. Bunun için denizlerim mavi, dağlarım mor, ırmaklarım yeşildir.
'Sen gelince ellerim ısınır,
Yüreğim harlanır, buzlarım çözülür
Suskunluğumun yağlı kandilleri yanar
Dökülür içimin deli çağlayanları..'
Köpüklenince denizlerin, dökülür içime çağlayanların. Karları eriyince dağlarının, içime baharlar akar, köklerim sürgüne başlar, düğümlenir boğazımda yeşil filizlerim. Kardelenlerim açar, çiçeklerim şarkıya durur, kuşlar konar omzuma.
Sevdanın denizlerinde rotasız bir gemiydim. Sana yolculuğa çıkmadan önce bütün aşklarımı, acılarımı, sevinçlerimi bir kenara koyup, azıksız, bir tek yüreğimle baş koymuştum bu yola. Bir tek aşkıma güvenip, onunla başadebileceğimi sanmıştım bu uzun yolculukta.
Gözlerinin pusulasıyla topladım yelkenleri. Yolum uzundu, karmaşıktı ve tehlikeliydi. Tüm bunları biliyor, bile bile lades dercesine istiyordum bu sefere çıkmayı. Günlerce bir o yana, bir bu yana dolaştım durdum enginlerinde. Kimselerden medet ummadan, nerelere kadar gideceğimi bilemeden, seninle olmak pahasına, sana ulaşmak için aştım dalgaları, katetdim okyanusları.
Ancak, ben sana ulaşmaya çalıştıkça sen kaçıyordun. Çevremdeki köpek balıklarına bile aldırmadan, uykusuzluğumu yenerek geceli gündüzlü sana koştum. Senin yanında olmak, senin sesini ve nefesini duymak için sarfettiğim bu çaba öylesine güzeldi ki.
Birgün, ışığın göründü uzaklardan. İşte oradaydın. Arkamda bıraktıklarım bir nokta olarak kalmış, sen önümde büyüyordun, gülen gözlerinle beni çağırıyordun. Önce ellerini tuttum, sonra gözlerine daldım. Nefesinin ruhumu darmadağın eden büyüsüyle sana diz çöktüm, ayine durdum.
Senden aşk dilerken, sen gerçekleri sundun önüme. Sevdalarımı sorguladın, rüyalarımı benden geri aldın. Bu fırtınalı denizlerde sana duyduğum ihtiyaç, senin yüreğimi tokatlayan sevdan beni de isyankar etti. Ellerine uzanamadıkça, gözlerinde kalmadıkça isyanım büyüyor, özlemlerim hiddete dönüşüyordu. Kendimi kaybederek öfkeler kustum sana. Şaşkınlığı görürken gözlerinde, zafer kazanma yanılgısıyla kararan gözlerim, yüreğimide satın alıyor, beynim yüreğime yenik düşüyordu.
Düşünemiyordum artık. Geri dönülmez bir yola girdiğimi biliyor, ancak bu yolda her pahasına yürümeye karar vermiştim. Kırıyor, döküyor, kaderime sövgüler yağdırıyordum. Kırgınlıklarımızla, hasretimizin koynundaki acıyla geceler boyu başbaşa kaldık, sorular sorduk kendimize. Nereden başlarsak orada bitirdik, bir çıkış yolu bulamadık.
Yalancı güneşler biçiyor insanlar sarı ovalarda
Kanlı sular geçiriyorum ufkumun tülbendinden
Sahte sevilerin odalarında korkak bir gölgeyim
Ellerim yanağını arıyor, sen uzak bir sahildesin.
Aşk hıçkırığına tutunmuş örselenmiş bakışların
Senli düşünüşlerimin kelepçelerini yağmur ıslatıyor
Yarım kalmış düşlerimin ilmeğinde boğarken anılar
Unutulmuş oyunların bahçelerinde hazin çığlıklar
Ölümsüz masalların artıklarıyla büyüyor çocuklar
Öksüz ayrılıklar şehrinde kayıp yaşam bildirileri




-
Ufkun Yaren
-
Ahmet Durgut
Tüm YorumlarBütün sorguların enleminden koparmıştım seni
İçimizdeki hoyrat sevilerin çarşafına tutunarak
Dudaklarımdaki istem ötesi hareket olmuştun
Ellerinin hoyrat kelepçelerinden sıyrılamadan
Duvardaki saatlerin zembereğine dolanmıştın
Tebriklerimle..10 ve listem..Ufkun YAREN
TEBRİKLER... sn Selahattin Yetgin... başarılar diler, saygılar sunarım. Esen kalınız.