Şiirler yetmiyor çoğu zaman.
Rüzgârlara fısıldıyorum.
Martılara anlatıyorum.
Çocuklara bir masal gibi...
Kahraman sanıyorlar ikimizi.
Bilmiyorlar ki; iki deli...
Adının baş harflerinden yollar buluyorum kendime
Nereye baksa gözlerim
Sen oluyor her şey
Umut işte,
Yaşamın yegane tutulacak dalı
Bir defter arasında kurutulmuş
Heceleri devrilmiş bir şiirin,
omzuna yasladım başımı.
Kırık, dökük şarkılar mırıldanıyorum.
Sokakları izliyorum.
Kalabalık...
Bir şeyler eksik,
Mevsim yapraksız ağaçlar,
Saat solgun düşüncelerin vakti.
Anılar kadar güzel bir nehrin üzerinden,
Mahzun bir rüzgar esiyor.
Sazlıklar yelteniyor saçlarıma.
Neler,
Bu sabah mektubunu aldım sevgilim;
Kokun sinmiş hafiften,
Şimdi avuçlarımda güller,
Ağlamışsın belli, hala nemli satırlar,
Söz vermiştik unutma!
Geceye inat,
Yeni bir şiir düşüyor alnımın terinden
İhanete uğramadan meydanlar
Sarılayım diyorum son kez belki
Tozdan, dumandan, kandan geçerek geliyorum
Anısını yitirmiş sokağımıza
Dudaklarımda dişlerimin izleri
Bir bulut olsam,
Bir kuş...
En güzeli çocuk olsam,
ben bugün.
Bir pencere açsam kalbimde,
Silkelesem gönül soframdaki hüzünleri.
Bilmediğim yollarda
sürükleniyor ayaklarım üstelik karanlık...
Zalimin zulmü akıyor gözümden.
Önümden yaralı çocuklar geçiyor.
Nasır tutmuş sevinçler,
acının bağrındayım.
Birileri birilerinin hakkında konuşup,
kendi hayatlarını ihmal ederken...
Ben huzurun göğsüne yasladım başımı.
Çalsın nihavent makamından bir şarkı.
Dağıtsın saçlarımı rüzgarlar.
Seçil Oğuz
Nisanda yağmurlar yağar bazen,
Güz den kalma acı izleri silmek için.
Yağar bazen Nisan da yağmurlar,
Umulmadık bir anda bir lodos çıkar,
Güverte temizlenir.
Üzerimize, güneş renkli çiçeklerin kokuları siner.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!