...
Tüm tuzaklara yem olursun.
Zehirlere isim.
Durma yola çık
Artık mektuptan sayılmıyor,
kokusunu getiren rüzgârlar.
Yorgun bir akşam.
Yağdı yağacak yağmur gibiyim.
Eski harfler dolaşıyor dilimde,
Yine de susuyorum.
Unutulmuş, köhne bir semt gibiyim...
Hiçbir üzüme de bakmamıştım ki,
niye böyle karardım?
Hadi bul en fiyakalı cevabı da,
kandır kendini.
İnsan en çok kendini kandırıyor zaten.
Buzdan çerçevelerin içine
Eski bir yorgunluk gibi
geçiyorum akşamın içinden
Göğüs kafesime hapis cümleler
acıtıyor canımı
Telaşını yitirmiş gözlerim
Ellerim kış ülkesi
Sana bir fotoğraf bırakıyorum.
Yüzümün yarısını sildiler.
Avuçlarımı açıp da görme tırnak izlerini. Günlüklerimi okumadan yak ki; nasıl dayandın? cümlesi kendini bir halt sanmasın.
Dayandım anne.
İçimdeki küheylanları kalplerinden
vurdular da çıtımı çıkarmadım.
Sen gündelik işlerinde beni unuturken,
ben tüm ömrümü sana adadım.
Kızdım bunun için kendime.
Yine kendimi ikna ettim;
Kızma! Hayat ondan ibaret diye...
Böyle olmalıydı sevda. Ben böyle bildim.
Yalnız o serçe anlar, mandalın yalnızlığını
Bu buruşuk gecede,
yalnız şiir aydınlatır zifiri yanımı.
Seçil Oğuz
Çocuklardan öğrenmeliyiz yaşamayı.
Umut etmekle yetinmez onlar.
Umudu eyleme dönüştürürler.
Onlar dört yanı puşt zulası ile çevrili,
bu hain çağın yüz akı.
Seçil Oğuz
Sessizliğin işte,
İşte yanımda olmayışın...
Hüznün şakağa dayandığı nokta.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!