Soğuk taş duvarlarına gölgesi düşer aydınlığın,
Demir parmaklıklar ardından gülünce çiçekler
Diz çöküşlerime umutlar fısıldar gibiler
Beni yeniden ayağa kaldıran
Çiçekler değildir oysa
Çiçeklerde gördüğüm yüzün
Şimdiden başka nedir ki zaman?
Şimdi toprağa bir tohum ek.
Yüreklere umut.
Yüzlere tebessüm.
İnsanlık adına ve insanca yaşadığın andır hayat.
Gerisi teferruat.
Kirpiklerinden düşen
hüznü anımsatır eylül.
Soldurur o hüzün,
içimdeki tüm çiçekleri.
Kaç gibi aklına gelirim.
Kaç gibi özlersin bizi.
Bugün sözlerim tütün rengi,
tütün rengi gördüğüm tüm yüzler.
Yeni doğmuş bebeğin gözleri,
çocukların gülüşleri...
İyi akşamlar demeler tütün rengi.
Ürküyor martılar,
Ufak tefek bir kadındı o
Kısa sarı saçları vardı
Dokunduğumda çatlamış ellerim
Temmuz gibi terlerdi
Gökyüzünü görürdüm gözlerinde
Uçurtmalar uçuran sevinçli çocuklar birde
Susacak elbet toplar, tüfekler
tanklar yerine biz geçeceğiz
o sokaklardan
kalbindeki pencereden izle dünya'yı
umutla, sevgiyle...
Seçil Oğuz
Zihnimi masum bir şarkı kurcalar.
Bulup çıkarır seni sakladığım yerden.
Rüzgârlı kelimeler sarılır dilime.
Âh!
Ne desem yeniden barışır mı incittiğimiz anılar?
Bulup çıkara bilir misin beni?
Tutup gözlerini bir türküye koydum.
Bir şiir de öptüm alnından.
Usulca...
Haberin bile olmadan.
Seçil Oğuz
Zihnimdeki o kara delikten, zamanla geçer dedikleri ne varsa, an geliyor işlenmiş bir maden gibi çıkıyor.
Elbet geçiyor usta. Ama o ilk gün...
Mızrağın ciğerimle alay ettiği o gün, neleri götürüyor bir bilsen.
İçimden konuşur oldum zamanla. Her hecenin altını, üvey kırmızı ile çiziyorum. Bakma sen sessizce başımı salladığıma. Hâlim kırık bir sandık. Gözlerim uzanırken yollara, oturup bekliyorum annemi. Önümü iliklesin diye.
İnsan küçükken değil, büyüdükçe üşüyormuş usta.
Seçil Oğuz
Biri gözlerimizi bağladı,
biri ellerimizi,
kederin koynunda
uykuya yatırdılar bizi.
Uyandık...
Ne sabah kalmış,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!