-Cebimde beş kuruşum yok-
“Bütün masraflar benden” diye haykırıp
Oyuncakçı dükkânına dalan filler gibi
Canımızı kıranların dükkânına bi güzel dalıp
Ve sakarlığıma denk getirip
Büyük bir patırtı ve gürültüyle
Cemal Süreya’ya çok şiir sıcaklığında
Açlık ve yokluk nedir? “Bütün kara parçalarında Afrika dâhil” *
Sözün bittiği… Dilin sözden utandığı yer…
Suskun anne, ıssız baba
Düşümüzü parçalayan çocuk
Ama sen nasıl, nasıl yoksun öyle
Ayrılığa hükmeden iki büyük ordunun
Kalbimde açtığı onlarca yara gibi
Ama sen nasıl, nasıl yoksun öyle
Aşktan ve senden ve kalbimden göçmek gibi
- Ağlıyorsun… Neyin var?
-HİÇ…
Oğlum öldürüldü… Kalbime… Kalbime gömüyorum doğduğu günü
Parçalanmış cesetler arasında arıyorum
Kızımın yüzündeki sevinç izini
Dakikada yüz kere… Dakikada yüz kere…
Rengim acıdı
Acı bir yeşilim artık… Acı bir katlediliş;
Zamansız kesilen ağaçlara
Ve zamansız düşen yapraklara rengini veren…
Rengim acıdı
Kanadında barış
Gagasında zeytin dalı taşıyan şu beyaz güvercinler var ya
Barış için… Kardeşlik için… Özgürlük için
Ülke ülke dolanıp ne edip ne ettilerse de
Bir türlü ikna edemediler şu güzelim insanları
Üstelik her bir yeri kan… Her bir dalı yangın
Değil mi ki, biliyoruz birbirimizi sevmenin kıymetini
Değil mi ki, biliyoruz aşkın yüzümüze vuran güzelliğini
Değil mi ki, seviyorum
Ve değil mi ki, sen de seviyorsun beni
Ee! Ne diye duruyorsun öyle
Bir an önce uzanıp da tutmak için ellerimi
İşim gücüm
Tastamam haritasını çıkarmak gülüşünün
Oya gibi işlemek yüzünün atlasına
İşim gücüm
Yüzünü ezberlemek -büyüdüğüm sokakları tanır gibi-
Mavi mavi…/ dalga dalga…/ derin derin…
Ellerimde atıyor kalbi denizin
Martılar uçuşuyor başımda -aklımda sen -
Yüzümde serinliği esen rüzgârın
Seni seviyorum
Aşk cinayete kurban gitmiş
Ayak izi…/ Parmak izi…/ Yürek izi derken
Cinayeti üzerime yıkmasınlar durup dururken
En iyisi olay yerinden tüymek hemen
Usulca… Karanlığa dalıp, hiç kimseye görünmeden….
çok iyi