Hayatımı değerli kılan anneme ve babama derin bir sevgi ve sonsuz bir saygıyla…
Geceleri yoksuluz
Sabahları -gün ışığında- çok daha yoksul…
Annem öğretmişti;
“El etek açmayalım…/ namerde muhtaç olmayalım” diye
“Anneme -kucağına sığındığım bir çocuk sevinciyle-“
“Biri kız üçü erkek
Gözlerinden deniz
Saçlarından güneş fışkıran çocuklarım var benim;
Acı ve yokluklarla gıdım gıdım emzirdiğim…”
“Anneme -kucağına sığındığım bir çocuk sevinciyle-“
“Biri kız üçü erkek
Gözlerinden deniz
Saçlarından güneş fışkıran çocuklarım var benim;
Acı ve yokluklarla gıdım gıdım emzirdiğim…”
Ne bulaşıcı şeysin sen
Ağlıyorsun
Bulut bulut ağlamak bulaşıyor gözlerime
Nefesi kesiliyor sesimin
Yürek diliyle konuşuyor
Göz göze sarılarak öpüyorum gözyaşlarını
Ne bulaşıcı şeysin sen
Ağlıyorsun
Bulut bulut ağlamak bulaşıyor gözlerime
Nefesi kesiliyor sesimin
Yürek diliyle konuşuyor
Göz göze sarılarak öpüyorum gözyaşlarını
Gidiyorsun
İçimden cenaze alayı geçer gibi
Öyle kalabalık… Öyle sessiz
İçin için ağlar gibi
Gözlerimde kar… Gözlerimde göz gözü görmeyen sis
Gözlerimde sağanak yağmurlar gibi…
Hey eskici!
Elden çıkartmak istiyorum
Aşk yetmezliğinden muzdarip
Aşkayalnız (*)
Şu alıngan… şu dargın… şu kırgın
Ve işte şu eski püskü
Şiirler salıyorum
Halkını sevmeyen kralların ve devletlerin üzerine
Tahtını başlarına geçirsin
Dalıp paçasından – bir daha kalkmamak üzere- devirsin yere…
Bir değil, beş değil… Dünyanın bütün şiirlerini salıyorum
Kuşların birdenbire kalktığı dallar gibi
Nasıl da sallanıyor ve sarsılıyor kalbim
Bir aşağı bir yukarı
Bir sağa bir sola
Bir ileri bir geri…
Bir sana… Bir daha… Bir daha… Bir daha sana
Açık bırak
Ya da sök menteşelerini tümden
Sana açılan kapıların… Ve de pencerelerin
Ve de gökyüzünün
İçimi dökmeye geliyorum sana
Konuşmak istemiyorsan anlarım
çok iyi