Şiirler yaz… Şiirler
Öyle ki
İşi gücü bıraksın
Karanlık bir el kırsın kalemini
Ardın sıra düşsün peşine
Şiiri takip eden tetikçi bir çift ela göz
Şiir tek başına yazılır. Doğru…
Ve fakat sanıldığı gibi yapayalnız yazılmaz.
Durup dururken bir sevgili gelir oturur şiirin başucuna… Bir ayrılık, bir kavuşma… Bir arkadaş gelir çok eski anılarla… Üşüyen ve hiç tanımadığın bir çocuk gelir sokulur şiirin sıcağına… “şiir misafiri” bir açlık gelir oturur sofrasına şiirin… Bir gözyaşı düşer, iki gözü iki çeşme bir ağlamak başını yaslar şiire… İtilmiş, sövülmüş, dövülmüş birileri sığınır… Çok kalabalık bir cenaze ve çok kalabalık bir düğün halayı geçer içinden… Şiddete karşı sel gibi akan kalabalık bir kadın korteji dalar şiire… Ölüm ve düğün, üzünç ve sevinç aynı anda aynı kavşakta rastlaşır birbirine şiirin tam ortasında… Bir hüzün çöker şiire bazen… Bir telaş, bir korku, bir cesaret… Bir cinayet, bir intihar, ana rahminde amansız bir sancı ve güler yüzlü muhteşem bir doğum… Sancı ve sevinç aynı anda buluşur bir doğum esnasında… Mütevazı bir incelik, bir susuş, canı burnunda bir çığlık, ukalaca bir şımarıklık, kendini beğenmişlik hali… Aynı anda ayakları yerden kesilen iki güzel sevgili ve aşkın bin bir hali, işkenceden kurtulan acı bir çığlık ve yaralı bir militan saklanır imgesinde şiirin… Kısacık bir an olsa da bir mutluluk, bir sevinç yükselir şiirin bulutları üzerinde… Bir miting alanına girer gibi sert adımlarla, sıkılı yumruk, zafer işaretleri ve düzene karşı öfkeli sloganlarla “fabrikalar, tarlalar, siyasi iktidar her şey emeğin olacak” yürüyen işçiler girer şiire… Git gide git gide kalabalıklaşır şiir.
Her ne kadar duygusal yığınakları, zulme karşı siperleri ve insan manzaraları acısından lojistik desteği ve cesareti kalabalıklar verse de kalabalıklar içinde şiir yazmak her zaman tek kişilik anarşist bir eylem gerektirir.
Yüreğimde sen varsın ya
Geceler çırılçıplak aydınlığa bürünür şimdi
Yüreğimde sen varsın ya
Öper gibi/ bir gülü koklar gibi
Yarama üfler gibi/ tenimi usulca okşar rüzgâr
Yüreğimde sen varsın ya
Geceler çırılçıplak aydınlığa bürünür şimdi
Yüreğimde sen varsın ya
Güler gibi/ bir gülü koklayıp öper gibi
Yarama üfler / tenimi okşar gibi
Ey, gözleri bir içim şiir
Gözleri gurbet, gözleri hasret
Gözleri ümitli bir aşk sahnesi
Gözleri sevinç
Ve gözleri kavuşmak kadar güzel olan
Umudum
(10 Ekim 2015 Ankara patlamasında çocuğuyla birlikte ölen babanın ardından)
Tam da barış tadında sarılacakken
Tam da dumanı üzerinde tüten iki demli çay
Ve iki simit tadında paylaşacakken hayatı
Tam da el ele… Tam da gülecekken
Bekledim
Yağmurdu/ soğuktu/ geceydi
Yoktu/ yoksulluktu
Acıydı/ hüsrandı
Düş kırıklığı
Ve kirletilmiş korkunç bir rezillikti hayat…
Bekledim
Yağmurdu/ soğuktu/ geceydi
Yoktu/ yokluktu/ yoksulluktu
Acıydı/ hüsrandı
Düş kırıklığı
Ve kirletilmiş korkunç bir rezillikti hayat…
Sevgilim… Ah! Sevgilim
Soğuk gecelerin sensiz karanlığında
Sıcak ülkeler düşleyen kimsesiz bir çocuğum ben
Kar altında buza kesmiş yangın
Bin yıldır dumanı tütmeyen -ateşe küskün- baca
Yüreğinde bombalar patlatılan bir savaş ortasıyım…
Dışarda kar
Dudaklarından gülüş yağıyor avuçlarıma
Narin bir kar tanesi
Ve sevinçle dans eden bir devrim anı gibi
Yüreğimin doruklarına yağıyorsun
Kar tanem, nar tanem, bir tanem, can tanem…




-
Berat Madenkuyu
Tüm Yorumlarçok iyi