Gün doğup‘ta bakışını dikende
Gönlüme gizlice vurdun bu sabah
Bir bardak çay içip, bir ah çekende
Karşımda yeniden durdun bu sabah.
Ömrüme dokunan nadide eldi
Uzatsam elimi vuslata doğru
Belki de ömrüme yetmez bu sevda
Bırakmaz yakamı her an her demde
Kovsamda başımdan gitmez bu sevda.
Bir kıvılcım sıçrar, gözden bir göze
Ben senin umurunda mıyım bilmem
sen benim umurum'dasın canımın içi
dokundum sol yanıma yine hüzünle
kalbimin içinde, buradasın canımın içi...
Dediler mor dağların üstü karmış
Canımın parçası
Uzaklardan sevdasına yandığım
Gülüşüne ekmeğimi bandığım
Canımın parçası…
Vişne rengi gömleğimin rengimiydi
Başörtüne damlayan
Hicran yarası nedir dediler de?
Sırtında dağları çekmeyen ne bilir!
Yârin yolunda katlanıp her derde
Uğrunda boyun bükmeyen ne bilir!
Binmeden sırtına kanatsız atın
Cellat tutmuş yakasından sevdamın
Başım desem burda düşmüş sevdiğim
Aç, mor perdesini buğulu camın
Mah yüzüne nurda düşmüş sevdiğim.
Sabah gözlerime düşen hülyamın
Yağmur yağar yağmur içime
gözlerimi dikerim semaya su dolar gözlerime
süzülür içime damar damar hücre hücre
geçen koca yılları erittim gönül potam da
içimde solmayan bir gül bitti adın diye
suladım solmasın yıllarca bıkmadan usanmadan
Cevahir ki ağır değildir gülden
Gönül terazini kur vefa göster
Biri sevmiş ise seni gönülden
Bir kez hatırını sor vefa göster.
Cevapsız bıraktım her şeyi
Altın sandığım, bakır çaydanlık
Hani bakır kokusunu da severdim ya!
Altına tutardım bardağımı
Her şiiri yazdığımda
Ölümü de özler insan
Güneşe gülümsemiş olmalısın ki yar
erimiş en zorlu dağlardaki kar
güleç yüzüyle bakıyor bu sabah güneş yer yüzüne
ben bir cuma sürüyorum içimde ki hüzüne...
Sonra güneşin yanaklarına şiirler bırakıyorum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!