Yine esti, yönünü bilmeyen o rüzgâr.
Bir dalın ucuna takılmış kokunu getirdi,
Kırık bir hatıranın kıyısından geçerek.
Aldım ellerime manolyayı,
Kokladım nefesim tükenene dek.
Kokunun içinde geçmişin yankısı vardı,
Gözlerimiz buluştuğunda,
Uzun uzun baktığında utanan,
Hemen gözlerini kaçıran,
O gülüşün beni ölüme sürüklüyor.
Bir esnemek, dünyadaki birine,
Bu aşkı neden çektiğimi düşünüyorum,
Çaresini bulamıyorum.
Aşkla yaşattığın bu hayatı,
Acınla yaşa diyorsun.
O sevgiye ben ölüyorum,
Aşkın ihaneti savurdu beni,
Sonsuz bir boşluğun dipsiz girdabına.
Ne ettim sana ey aşk,
Hangi günahımla yaktın ruhumu?
Bir kıyamet gibi çöktün üzerime.
Gördüm hayalinde gerçeğimi,
Dalıp gitti iki gözüm sana doğru.
Seninle el ele, baş başa kaldık,
Acım bile derindendi seninle.
Gün yüzüne çıkmak isteyen nice anılar var,
En güzel gecelerde Ay’a ışık ver
Ver ki yakamozuna bakmaya gözüm kalsın
Kapat şarap şişesinin ağzını Mehtap’a karşı
İçine hayatımdan bir parça koy
Salı ver
Baktığım zaman aynaya
Görmediğim bir yüzüm var,
Hasretin bitirdi beni, inan
Soldu içimde bahar.
Göremiyorsam seni aynada,
Hayat, baharın gülü gibi solup gitse de,
Sensizliğin koynunda yalnızım sevgilim.
Mazimin en sessiz köşelerinde saklısın,
Her bakışımda kalbimde, içimin derinliğindesin.
Geçmişimin ince nakışlı izleriyle yaşıyorum,
Eskiden arar sorardın beni,
Şimdi ne değişti böyle?
Gözlerin aynı gözler,
Bakışın o bakış değil miydi?
Bir cevabını beklemek,
Bakışı.
Bir ömür olsa o an solmaz,
Görmesem bile gönlümde onu taşırım.
Bil ki, kulaklarım, gözlerim sağır,
Müziksiz kalmış bir bedenin yokluğu gibi




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!