Her yarış kendi kuralları içinde yapılır.
Rekabetin adil ve hakça yapılabilmesi için bu kurallar gereklidir.
Aksi takdirde bir yarışmadan söz etmek mümkün olmaz.
Muhatabının durumunu dikkate almadan ona bir şeyler anlatmaya kalkışmak kişiyi anlaşılamamak gibi bir riskle karşı karşıya bırakır.
Anlaşılmanın garantisi muhatabın anlayabilme kapasitesiyle doğru orantılıdır.
Bu sebeple, söyleyecek sözümüz varsa ve söylemeye karar vermişsek bunu açık, net ve basit ifadelerle yapmalıyız ki amacına hizmet etsin.
Hayatın en temel yapı taşlarından birisidir yarışmak.
Her canlı, daha doğduğu andan itibaren kendisini bir tür yarışın içinde bulduğu için istese de istemese de kendi isteği dışında girmiş olduğu bu yarışmayı kabullenmek durumundadır.
Aksi takdirde hayata tutunabilmesi, hayatın içinde bir yer edinebilmesi çok zor olur.
Çoğunlukla beklemeyi tercih eder insanoğlu.
Oysa biliriz ki sürekli bir bekleyiş hali pasifist bir durumdur ve son derece yıpratıcıdır.
Kazanmak istemenin kötü bir yanı yoktur. Tam tersine kazanmak isteği insanı motive eder. Hayat karşısında güçlü kılar.
Her ne kadar yarış her canlı için bir zorunluluksa da sadece insan için içinde bulunduğu toplumun benimsemiş olduğu geçerli olan kurallara ve bu kuralların belirlemiş olduğu ahlaki görüş ve anlayışlara uyma zorunluluğu vardır.
Bu zorunluluklar işin olmazsa olmazlarındandır.
İnsanın kendisini geliştirmek için harcayacağı emek boşa harcanmış bir emek değildir.
Kişisel gelişimin olmadığı yerde toplumların da gelişmesi mümkün olmadığına göre bireyin kendi gelişimine katkı yapması aynı zamanda yaşamış olduğu toplumun da gelişimine katkı yapar.
Ne var ki bunun için kişi, kendisine mutlaka ama mutlaka bir hedef belirlemek zorundadır.
Bir insanın bir başka insana yaşam tarzından ya da inancından dolayı eziyet ediyor olması zulümdür. Zulmedene (adına, sanına, makamına bakılmaksızın) “ zalim” denir.
Dini, diyaneti, ideolojisi, inancı ne olursa olsun bu gibiler insanın, insanlığın, düşmanıdır.
Biliyorsan anlatabilirsin. Ama ya anlamak?
İşte bu zor iş.
Çünkü anlamak için anlatıcıya kulak vermek gerekir.
Var olan her şeyin var olması gerçeğinin ardında mutlaka bir sebep vardır.
Sebepler için de sebepler vardır.
Ölüm, bir gerçek olduğuna göre onun da tecelli edebilmesi için bir sebebe ihtiyaç vardır.
Sevgi kavramını şarta bağladığınız andan itibaren onu yok etmeye başlarız.
Bir şeye sevgiyle bağlanmayı şarta bağlarsa kişii bir tür pazarlığa girmiş olmaz mı?
Pazarlığın olduğu yerde alış veriş var demektir.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!