Kalp insanı aldatır. İnsana yol gösteren akıldır. Bir de elbette ona eşlik eden muhakeme yapabilme becerisi ve gücü.
Aklı olmayanın dininin de olmadığı gerçeğini unutmamak gerekir.
Kalbimizi dinleyelim ama onun dediklerini akıl ve muhakeme terazisinde tartmadan her hangi bir karar da vermeyelim.
Hayat bir şekilde sürüyor ve insan onun karşısında belirleyici olma çabasıyla çok önceden tayin edilmiş olunan kesin bir sona doğru yürüyüp gidiyor.
Sanki bir yarışın içindeymiş gibi davranıyor ve dümeni kırık bir kayık gibi yalpalayıp duruyor. Bu yüzden rolünü nasıl oynayacağını bilemiyor.
İnsan hayatla bir yarış içinde olabilir mi? Olamaz tabi ama ne yazık ki bunu kabul etmekte zorlanıyor. Çünkü kazanma hırsı ve sahip olma tutkusu buna engel oluyor.
Yere bir şey atmadan önce bir an düşünürseniz eminim ki bundan hemen vazgeçeceksiniz.
Çünkü siz bir insansınız.
İnsan olan çevresini kirletmez, kirletilmesine izin vermez.
İnsanı insan yapan en önemli özellik aklıdır. Bu sebepten “Aklı olmayanın dini de olmaz,” denmiştir.
Bir başka şekilde söylenecek olursa, akıldan yoksun insan hem yasalar önünde ve hem de Allah c.c. indinde yapıp ettiklerinden mesul değildir.
Evet, insan aklı sayesinde diğer yaratılmışlar içinden öne çıkmış ve bu gün işgal ettiği yeri kazanmıştır ama yine aklı sayesinde yaşadığı bu dünyayı kendisine dar etmiştir.
Her ne kadar insan birçok önerme ileri sunmuş olsa da dünyayı, dolayısıyla evreni anlayabilmesi için onun beyninin kapasitesi, en azından bu gün için bunu tümüyle kavramaya ve açıklamaya yeterli değildir.
Yetersiz olduğu bir konu üzerinde söyleyecekleri elbette eksik kalacak, günü geldiğinde bir başka önermenin hedefi olmaya aday olacaktır.
Tam da bu sebepten ideolojiler yapıları gereği serbest düşüncenin, anlamaya yönelik soru sorma çabalarının ve her türlü eleştirinin karşısında olurlar.
Herkesin konuştuğu bir zamanda ve ortamda susmak daha hayırlıdır. Çünkü sürekli konuşan dinlemez, hem kendisini, hem de karşısındakini.
Dinlemediği için de kendi söylemiş olduklarını doğru sanır ve hatasız görür.
Öte yandan dinleyenin olmadığı bir yerde konuşmanın da bir faydası olmaz. Susmak bu sebepten de daha iyidir. Ve tabi susmayı tercih eden dinlemeye de başlamış demektir.
“Kim ne der diye düşünerek yaşamak insanın bir takım maskelerin ardına saklanmasına sebep olur.
En iyisi “Kim nasıl düşünürse düşünsün, ne söylerse söylesin,” Hayatın ayrıntılarına kafayı çok da fazla takmadan basit ve göz önünde yaşamaktır.
Böylesi kişiyi çok büyük sıkıntılardan kurtarır. Yeter ki Cenab-ı Hakk’a muhalif olmasın ve O’nun rızası kazanma hedefinden sapmasın.
İnsan genellikle kendisiyle ilgili olarak kimin ne düşündüğü konusunda nötr olabileceğini sanır ama pratikte bunu başarabilmesi hiç de kolay değildir.
Toplumsal bir varlık olan insan bu tarafı yüzünden bireysel seçimleri sebebiyle her an yargılanmaya müsait bir durumdadır.
Tercihlerinde ne kadar özgür olduğunu düşünürse düşünsün bu yargılama isteği karşısında savunma enstrümanları bakımından oldukça zayıf bir durumdadır.
İnsanoğlu hayatını sadece ve sadece kendisi için yaşar.
Her ne kadar ailesi, çevresi ya da yaşadığı toplum için bir takım güzel ve faydalı işler yapıp bazı fedakârlıklarda bulunmuş olsa da son tahlilde görülecektir ki asıl niyeti bu değildir.
Çoğumuz için unutulmak endişesi yakıcı ve yıkıcı bir duygudur. Bu olumsuz duyguların cenderesinden kurtulabilmenin her hangi bir yolu yok gibidir.
Suçlamak insani bir eksikliktir. Kişi eğer kendisinden senin değilse bu eksiğini kapatabilmek için dikkati kendi üzerinden uzaklaştırmak, başka taraflara yönlendirmek ister ve bunu yapmak için de genellikle suçlamayı seçer.
Çünkü suçlamak en kolay yoldur.
Zor olan insanın kendi eksiklerini görüp bu eksiklerin üzerine gitmesidir. Şayet zor olanı seçebilmiş olsaydı nefsine söz dinletebilme yolunda sağlam adımlar atmış olur, suçlamak yerine anlamayı seçerdi.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!