senin,
titreyen sözlerin vardı önce.
ağlamaklı,derdini anlatmakla..
titreyen ellerime uzanan
ellerin oldu sonra,
ellerin,
Yükselir sokağın boşluğu.
Soğuk daha bir üşütür.
Uykusuzluk gitmek bilmez gözlerimden.
Koşturur durur çocukluğum,
pencereme vuran ışıklardan korkar hala.
Gündüzü,geceyi
ayırdetmeden
uyuyup uyanıyorum günlerdir.
İster açık olsun gözlerim
ister kapalı
seni düşlüyorum,yanımda duruşunu..
Bir pırıltıdır,güzel gün,
denizde oynaşıp gözünü alan.
Bacaklarına,ellerine sırnaşan,
bahardan bozma
sarımtıran bir kedidir.
Kuşluk vaktinde,
Güneş battı..
ve akşamın çanları çalmaya başladı.
En sevdiği oyundur günün,
beni öldüresiye karanlıkta bırakmak.
Gölgeler silinir,
yalnızlığı büyür
Uyumadım hala,
Uyutmadılar..
Günü karşılayacağım böyle giderse.
Karanlığa inat
bir parça aydınlık olsun diye,
açık tutuyorsam gözlerimi
Sese gelen güvercinler yetiştirdim sana..
Uçmuyorlar sanki,
göğe bir resim çiziyorlar...
Kanatlarının ucuyla tutup bir bulutu,
yüzüne benzetiyorlar-
hiç görmedikleri yüzüne.
Güneşle gelir gökkuşağı.
Yerin,gökle dolup taştığı,
baştan sona ıslak,buğulu camlarıyla
şehrin beyaza boyandığı günlerde,
yağmurun ardından,
görünür-görünmez bir
hasretlik bitti güneşle,
toz,toprak geri geldi bugün..
camlara,kapılara koştum
bi hoşgeldin için.
yüzümü dönmeye kalmadı,
gece biter diye korkuyorsam
boşuna değil.
her akşam vurup gözlerimi uzağa
gelişine mumlar yakıyorum ama,
mumlardan hızlı eriyor
karanlık.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!