su birikintisine iştahla dalıp,
baharı müjdeleyen
şu pervasız iskete kuşuna bak hele..
nasıl da güneş saçıyor kanatları! ..
böyle tadılırmış hayat demek..
bir isketenin kanadında göreceğimiz varmış
Yüzünü güneşe dönen çocuk
Başka işi yokmuş gibi
Kargalarla kahvaltıya gelmiş
Sirkeci`ye..
Ve bir ölüm yoksunluğu dolanıyor
Yeni Cami`nin orada.
Kanatlanmak üzere,
işte,tut,yoksa
uçtu uçacak! ..
Gözünü kapayıp da sen
açana kadar,
çoktan,
Bak yine saçlarına benzettim
yağmuru...
ve işte yeşile çalıyor
gözlerimin camdaki yansıması.
Ben değilim yalnız bu kez,
şehirdir benim hüznümle ağlayan.
Durun..
biraz bekleyin.
Aceleniz mi olacak sanki,
laf benimki de.
Şu saati kurayım saat 7`ye,
kağıtlar dağılmış,
Gözlerimi açarsam
gidecek misin?
Beni yine
karanlığa terkedip,
sesimi soluğumu kesip,
-hani denizimizin yerine-
Nasıl dayanırdım ağlamana?
Gökyüzü oluverip hemen,
İndirirdim en güzel yağmurlarımı,
Görünmesin diye gözyaşların.
Sonra sen susardın,
Ben yağardım..
dokunmak sana,
gökte fırtınaya yakalanmış,
kanadı kırık bir serçenin,
umutla yağmura tutunmasıdır.
ve düşmesidir,
sesinle ıslanmış umutlarını
Gitmem gerek benim,
güneşin nasıl battığını
denizin üzerinden
görmedim daha..
ve ne kayıp,
yağmurun yağdığı günlerde
Yıldızlar
bu gece yağmayın sakın
kalkıp gideceğim diye...
Belki siz
-göremediğinizden olacak-
beni yalnız sanıyorsunuz bu gemide.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!