Gün bitti..
Bütün şiirleri ezberledim, kendi adım gibi.
Göç vaktiydi, yüzümdeki bütün kuşları saldım.
Bir düştü sanki
Veya değil.
Ölmüş vücudumu taşıdılar.
Bir şiire başlıyorum.
Üstüm başım kasımpatı gibi acı kokuyor.
Ve hep bu yağmurlu bir akşam üstleri
Sardunyarın göbeğine çift dikiş atıyor Müjgan.
Geceleri,
Uyuyamama gibi bir alışkanlığım oldu senden sonra.
Biraz da mum kokulu saatleri sarıyorum koynuma.
Daha sonrası hep bildiğin gibiyim işte!
Darmadağın bir gövdenin içinde,
Vurup kafayı ölüyorum...
Dinleseydin eğer,
Yağmurun göğsümde duruşunu bile anlatabilirdim sana.
Yukarıya doğru uzanan şu iğde ağaçlarının günahlarınıda.
Kim ucunu kıvırabilir yanmış bir mektubun?
Belki inanırsın,
Diline yalanı dolamış şu kalabalığa.
Eylül'ün
Hüzün kokan ellerinden yazıyorum sana bu son mektubu.
Ağustosun kaçı bilmiyorum.
Günleri saymıyorum bile.
Su içiyorum,
Geçtiği yer yara.
Ben hep geceleri öpüyorum gökyüzünü.
Bir şiir doğuyor.
Kalbimin son satırları hep aynı yalnızlıkta sevgilim..
Seninde şehrine yağmur yağdı mı?
Çoğu geceler
Hüzünleri gizlemek sabahın işidir
Başını koyamadığın yastık da bilir bunu.
Turuncu bir düştür öğlen vakitleri.
Ve akşam üzerleri,
Kalabalık bir tılsımı çeker ciğerlerine İstanbul'un İri göğüsleri.
Yağmurlar uykuya daldı.
Penceresi açık bir hayatın üst katından seyrettim bütün bir şehri.
Yorgun yüzler çevirdim ağrılı bir kapının önünden
Duvar diplerine iğde ağaçlarının kokusunu ektim.
Gelir birazdan
İnce esmer elleriyle çirkin bir kadın,
İlle de bir cevabı olacaksa gecenin.
Bir yarayı deşip gidiyor yağmur dediğimiz şey
Nasıl anlatılır
Bir kadının kadına ettiği?
Ben yazdım!
Her yazılan şiir midir onu bilemem.
Ama, kalbim incinmiş bir mektup gibi duruyor elinde.
Son cümlesinde aşk olan,
İmla hatalarımda olmuştur mutlaka.
Olsun!
Aldırma sen.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!