Sabah, akşam, gecedir,
Duygularımın rengi.
Dize, sözcük, hecedir,
Duygularımın rengi.
Ne adaba uyar, ne yasak dinler,
Utanmayı bilmez edep kaçkını.
Can, mal, makam için ney gibi inler,
Utanmayı bilmez edep kaçkını...
Mor bulutlu Sivri’nin eteğinde kurulmuş,
Yedi renkli, engin göl önünde serilmiştir,
Eğirdir’in Türk Mührü Selçukluyla vurulmuş,
Tabiat harikası, kudretten derilmiştir.
Ellerinde fenerler, yollara düşse körler,
Şavkından faydalanır, gözleri tam görenler.
Körler, ışıklarından istifade edemez,
Bilim adamlarının çoğu buna benzerler.
“Hayat süren leşlere” dönüştüğümüz anlar,
Doksan yıl, haraç mezat tasfiye oldu canlar!
Vicdanlara, tercüman olmuyor heyecanlar,
Ölümsüz gerçeklere kahraman arar zaman;
Meydanları doldurdu erdemsizlik el aman!
İnsan kılığına girmiş kasaplar,
Talih zulmünüzden yorulur elbet!
Biriktikçe büyür, küçük hesaplar,
Gün gelir, topluca görülür elbet!
Dünyada zalimler verse el ele,
Bize miskinlik bulaştı,
Bak eller aya ulaştı,
Küçükler devleri aştı,
El ele ver Türk Milleti.
Çözemezsin beni kördüğüm gibi,
El etek öpmemi bekleme benden.
Umutsuz vakayım gördüğün gibi,
El etek öpmemi bekleme benden.
Zalim alkışlamam ne 'yaşa' derim,
Düşmanlar dost rolü oynar,
El kazanır Türk kaybeder.
Her yer fitne fesat kaynar,
El kazanır Türk kaybeder.
Doğru düşünceler iltifat görür,
Emanetler ehil ellerde olsa.
Eğik başlar kalkar, herkes dik yürür,
Emanetler, ehil ellerde olsa.
Merhaba Özcan abi. :) kaleminize hayran kaldığımı belirtmek isterim. Kendinizi tanıttığınız bölümdeki yazıyı da ayrıca çok beğendim.