Ölüm sessizliğinde, karanfiller soluyor.
Kar, boran arasında, vakit sevgi soluyor.
Gözlerdeki nefretin, sorarım sebebini,
Kalpler kin kusar durur, dil aşar edebini.
Dünyayı büyütme öyle gözünde,
Burda bütün yollar ölüme çıkar.
Şımarık yürüme şu yeryüzünde,
Burda bütün yollar ölüme çıkar.
Bir daha uğramıyor, bir kez ayak basanlar,
Bu şehir tekin değil; herkes, her şey değişmiş.
Gece, gündüz kolgezer olmuş karabasanlar,
Bu şehir tekin değil; herkes, her şey değişmiş.
Bütün dünya bir tiranlık,
Suskunluğa düşüyorum.
Gün ortasında karanlık,
Çöküyor ben üşüyorum...
Hakikat üstünü kapatmaz perde,
Büyüklük delisi ey küçük adam!
Mutlaka açılır ummadık yerde,
Büyüklük delisi ey küçük adam!
Katlandıkça katlansa da rakamlar
Meltem esti sam kalmadı bu zaman.
Parsel parsel parsellendi makamlar
Eşte dostta gam kalmadı bu zaman.
Kargalardır, akbabanın gözcüsü
Çanak yalayanlar kadar onmadık,
Ölsekte, kalsakta leşe konmadık,
Girip gönüllere tam dokunmadık,
Çağı okumak mı? Ne haddimize:
Biz bu çağa yaban, bu çağda bize.
Sen Davraz'ın zirvesinde kar gibi,
Uzak durdun, yakınıma gelmedin.
Bir hasret, içimi yaktı kor gibi,
Yanmayınca, yandığımı bilmedin.
Sevgi desen, şefkat desen küçücük,
Milli tecrübelerden, mahrum kalınca insan,
Ne kadar çabalasa dehâya ulaşamaz.
Dehâsını yeniden ortaya koyamayan,
Bir millet yükselip, medeniyet kuramaz.
Acı versen, çeksem çile,
Dünyam olur cennet benim.
Senin için düşsem dile,
Can, canıma minnet benim.
Merhaba Özcan abi. :) kaleminize hayran kaldığımı belirtmek isterim. Kendinizi tanıttığınız bölümdeki yazıyı da ayrıca çok beğendim.