Mecnûn olup her sevdâya düştüm, dîvâne oldum,
Bilmem ki niçün cânıma bunca mihnet doldu?
Cismin hevâsı bir serâb, gönül gamdan harâb,
Vâdî-i hicrânda aşk, âh ile bir cânân buldu.
Bazen umut, rüzgârın en nazlı haline bürünür,
Bir kuytuda uyanır, sessizce beklerken,
Gönlüm, hüsranın buz dağlarında yol alır,
Ve sevda, kırık bir aynada kaybolur, bir hiçken.
Geceler siyah bir örtüyle sarar beni,
Kendimden geçtim, bulamadım beni,
Sordum kim bu diye,
Dediler mum gibi eriyip dondu yüreği.
Anlamaz onlar sebeb-i kederi,
Kalmadı mı artık soranı, seveni?
Bilemem yol uzun ve karanlık,
Geldi Ramazân, nur ile doldu cihân,
Rahmet-i Rahmân, âleme sundu ihsân.
Âşık-ı sâdık, secdeye erdi safâ,
Zikr ile coştu, nûra kesildi semâ.
Ağaç dalları eğilmiş, bakıyor pür-hâleye,
Gök sefâ çekmiş, nazar kılmış o meh-işgâleye.
Aşk ile yanmış gönül, nûr olup düşmüş semâ,
Bir tecellîdir zuhur eyler bu âb-ı bâleye.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!