yokluğunda;
acıları bildiğim tüm şarkılardan topladım
kulağıma iliştirdim
sözcükleri yüzleştirdim ateşinle
(ama) yazamadım sensiz günlerin cehennemini
şimdi,
Şimdi arkama bakıyorum da;
Altmışa yakın geçmişimin yorgunluğunda, hayatın bana öğrettiği garip bir görüş kalıbının patikasından saparakk yürüdüğümü hissedebiliyorum.
Sessizim ama yorgun bir keder var üzerimde.
farklı bir gece değil ki bu gece;
hayalin kuşatmasında yine her şey susmuş yorgunluktan
hele, gitmişliğinin ince ucuna
unutulmak da eklenmişse
yüreğimin sessiz çırpınışlarında…
Hoşça kal sevgilim
hoşça kal
Kalbimden en çok geçen yabancı
hoşça kal
Ey yaşantımın son hali
Ey hayat denilen oynadığım oyunun son menziline girmiş
İstanbulda bir akşamüstü; ben, İstanbul kadar çilekeş ve yorgun.
Adalar görünüyor uzaktan, sisi yırtan ışıklarda. İstanbul, kim bilir kaçıncı akşamı emziriyor yedi tane dik göğüslerinde.
Ve şevkatine tembihliyken, kalbimin yerini hatırlatan yüzün kadar güzel boğazın suları.!
Git,
git artık bu gece..! ,
bensiz ol, ben de sensiz
öyle uzaklara git ki
ne duy beni, ne duyayım seni
içimi bilmeyen o ellerinle
Ayrılık, üstüme sinmiş sesinle
Altın yaprakları arasında
İçimde dev bir acıyı besliyor
Gökteki kıpkızıl bulutlar
Hayalinle sarmaş dolaş
Düşüncelerimle bedenimi silkeliyor
hepimiz göklere asılı
birer celladız aslında
ayaklarımız yere değse de
boynumuza acı dolanır
boğum boğum çelikleşir
Seni tadıyorum her akşam ben hep burada
İçime akıyorsun hep
Kah keskin ağızlı bir bardakta
Ya da bir ucu pamuklu sigarada
Her gece sen gece yarısından sonra burada
Gecelerin yarısında, sabaha kadar süren kısmında..
hisslerin ve duygularin kaleme döküldügünde renklenmesinin en güzel örnegini sergilemissiniz...