İnsan katarları yürüyor,
Yürüyor ama duruyor aslında,
Sanıyor sadece devridaim düşlerinde...
Uzağında kalan düğme kendine ait belki de,
Bir bassa doğrulacak ama nerede çok uzak...
İşte hırs, kin insanları düşürdü birbirine;
Vay demek öyle,
Sana atayım nükleer başlıklı bir füze,
Ölüm kusan katilim düşsün tepene.
Sen de at bir tane,
Çatallanır zamanın en eski yolları,
Koridorunda saklı kalmış hayalet,
Titreyerek söner ışığında gecenin,
İlk köşebaşı darboğaz, duvar,
Durur...
Dimdik öylece.
Gözkapakları ağır ağır kapanır,
Gecedir, gökyüzü düşlerinden uzak,
Karanlık sardığında bedeni,
Önce hayaller titrer sarsılarak.
Kafiyesi yaşama denk bir şiirdir özlem,
Boş çerçeve mezarlığı,
Yarım adamlar bekler kapıları,
İkiyüzlü, işgüzar,
Azar, azar...
Çoğalırken kan,
Kaplar yamaçları,
Salarak umutları boşluğa,
Tutundum en zayıfından bir çalıya,
Rüzgardı, sadece uçuşan yapraklar vardı.
Koridordu ömür, darlığında neler sığdırılan...
Hafifce doğrulup gülümsedi önce,
Ne umutlarla gelmiştik dünyaya,
Çocuktuk, gözlerimiz ışıl ışıl,
Gökyüzünde parıldayan güneş hoyrat,
Yakardı gözlerimizi...
Biz inadına, çocukluk hayallerinin cesaretiyle,
Bakardık...
Zaman sandığından ve ilk bakışından uzak,
Gerçeğin adı muallak ve ağır yaklaşıyor belli,
Önce sessizlik ve karanlık tabii ki …
Günaydın yaklaşıyor o mahsun şafak,
Tan ağırırken süzülür yanaklarından gözyaşı,
Umuttur geceden ayıran yolcunun gülüşünde,
Yine yağmurdayız,
Islak işlemiş hayalin en ücra,
Dillendirilmez köşesine …
Bir Bush’ luk var havada,
Topuzu şaşmış terazi,
Tartısız günleri müjdeler gibi …
Vurdular ömrümü ıssız bir yoldu,
Ve eminim benim ki...
Sorgusuz bir sondu.
Işık varmıydı bilmem lakin...
Zannedersem yol pek değildi tekin.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!