Senden ayrılalı, bir hayli zaman oldu.
Geçmişi unuttum, yürüdüğüm yol boyu.
Kalbimi kıramazsın, vaktin çoktan doldu.
Kim bilir kiminlesin, yerimi doldurur.
Islak artık sokaklar.
Seni sevdiğimi nasıl anlatsam sevdiğim.
Hani, yağmurdan sonra toprak çamurlaşır,
Sonra o çamura basınca paçalarına sıçrar,
O sıçrayan çamurları kuruyunca temizler gibi işte.
Evet, temizler gibi.
Şiir, şaire âşıktı.
Aşk insanı, kelama yanıyordu.
Bir güle…
Bir bülbüle…
Bir de bahara.
Ayrılık acıları tek tek dökülüyordu,
Suskunluk, rüzgârın esintisini bile keser…
Kalabalığın ayak sesleri duyulmaz.
Şarkılar ne kadar ağlasa da sen hüzünlenemezsin.
Suskunluk, çığlığı içinde yaşatırken,
Sen hiç bağıramazsın...
Ne gecesi vardır ne de gündüzü.
Sonra sustu tüm cümleler.
Ne tek kelime eder oldu,
Ne de başını kaldıracak bir mecal.
Şiir gibi düşüncelerin içinde koca bir yalnızlık.
Sessiz çığlıkları dinlersin arada,
Ah! Duygularıma yenilmeden,
Yeşerttiğim adam.
Seni ne üzgün görmek isterim,
Ne de mutlu olmanı.
Böyle bir tufanın içinde,
Nasıl yol alacığımı bile bilmiyorum.
Bir Cuma günüydü.
Ayrılık günüydü…
Ve her gün cumaydı.
Bir haykırışın sesiydi.
Bir sessiz çığlıktı.
Duvarların nem tuttuğu,
Salkımların ıslandığı,
Odaya sahip.
Yorgun ayaklarına rağmen,
Dik duruşlu kadın.
Kimsenin omzuna dayanmadan
Ey kalbim! Geç karşıma otur şöyle,
Seninle konuşalım biraz gelmişe, geçmişe.
Uzun zaman oldu sana diyeceklerim, birikti birer birer.
Dinlersen eğer, anlarsın o zaman sana olan sitemlerimi.
Ey gönlüm! Sessiz dilim!
Kimler ya da kim kırdı seni?
En ücra köşende oturup öyle hüzünlenirsin.
Kime bu öfken kimlere bu burun kıvırman.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!