Suskunluk, rüzgârın esintisini bile keser…
Kalabalığın ayak sesleri duyulmaz.
Şarkılar ne kadar ağlasa da sen hüzünlenemezsin.
Suskunluk, çığlığı içinde yaşatırken,
Sen hiç bağıramazsın...
Ne gecesi vardır ne de gündüzü.
Sonra sustu tüm cümleler.
Ne tek kelime eder oldu,
Ne de başını kaldıracak bir mecal.
Şiir gibi düşüncelerin içinde koca bir yalnızlık.
Sessiz çığlıkları dinlersin arada,
Biz seninle tahin pekmez gibiyiz.
Ayrı kavanozlarda, aynı kütledeyiz.
Ben çokça konulurum tabağa,
Sen az eklenirsin bana.
Kıvamı tutarsa ne ala,
Doyulmaz tadımıza.
Ah! Duygularıma yenilmeden,
Yeşerttiğim adam.
Seni ne üzgün görmek isterim,
Ne de mutlu olmanı.
Böyle bir tufanın içinde,
Nasıl yol alacığımı bile bilmiyorum.
Gecenin içinden sessizce yürürüm,
Yaralı kalbimi taşlara bürürüm.
Gözümde ne ışık ne de umut var,
Ben artık sözü susarak sürürüm.
Ateşe düştüm, hem de bile bile,
Düşe kalka geldim bu yaşıma,
Hep koştum olmayan bir telaşa.
Unuttum sandım geçmişin izlerini,
Oysa hayat hep hatıratlı bana.
İnsan değişti, kılık değişmedi,
Ey umut kisvesi!
Yapıştın yine yüreğime, arınla… Namusunla…
Yolunda gitmeyen bu hayatta,
Bana gösterdin en acı sofayı, her defasında.
Vefasız insanlar…
Söyleyin… Gönül neylesin?
Bugün gülen yüz, yarın kara toprağa girecek.
Yorgunluk çökmüş omzuma, hep ağır.
Sabah olmasın isterim, gece serin.
Gece benimle dost oldu, uyku haram,
Vefasız eller sıktı beni artık.
Bir Cuma günüydü.
Ayrılık günüydü…
Ve her gün cumaydı.
Bir haykırışın sesiydi.
Bir sessiz çığlıktı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!