Her şeyi biliyorum.
Adım adım ilerliyorum.
Yorgun düşlerin peşinden,
Korkmadan yürüyorum.
Saklı bahçemde asude,
Bir baharın ince sızısı vardı içimde.
Anlatılmayan güneşin esintisi gibi…
Yağmurlar zamansız akardı şehrime.
Gözlerim eşlik ederdi düşüncelerime…
Ne zaman anılar depreşse,
Sırtımda heybem.
Yıllarımı, topuklarımı,
Soğukları, açlığı,
Koyduğum heybem…
Acımasızlığı, zalimliği,
Pisliği, haksızlığı,
Hiç düşünmeden yarını,
Sanki hiç olmayacakmış gibi yaşadık.
Geçmişle yoğrulan hayatı,
Her saniye bir cümleyle hatırladık.
Geleceğe dair ölüm bile yok aklımızda,
Kaygılarımızı sanki mazide bıraktık.
Gün bitince bir gün daha başlar…
Dün dünde kalınca yarın bir başka doğar…
Bugün aklımda sadece anılar…
İçimde ise koca bir hiçlik var…
Pencerem kapalı Erguvanlar soldu…
Ben şairim bilirsin beni.
Hala sana şiir yazmadığıma şaşkınım bilesin.
Ürkek kalbim,
Korkuyor çaresiz,
Kanadı kırık serçe gibi…
Her şey önce insanda başladı
Sonra kendimizde bitti
Bütün tebessümler saklı sandığa gömüldü
Bütün samimiyetsizler yarışa girdi
İnsanlık işte orada öldü.
Kalem kadar sessizdir cümlelerim benim…
Bazen aşkla yazar,
Bazen de haince dile gelir.
Kim nerde ne yaşıyorsa yaşasın.
Biliyorum hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Ne ben seni arayacağım duraklarda,
Ne sen bekleyeceksin ankesörün başında.
Ben mazide kaybolurken,
Sen aramaya koyulacaksın.
Sonra dibi tutmuş yemeğin kokusunu duymayacak.
Ey kara toprak, ne güzel kokarsın sen öyle.
Ey kara toprak, nasıl hiç görmedim seni ben.
Hep mutlu sandım oysa seni, derinden… Derinden...
Ey kara toprak, yağmuru ne çok seversin sen.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!