Senden ayrılalı, bir hayli zaman oldu.
Geçmişi unuttum, yürüdüğüm yol boyu.
Kalbimi kıramazsın, vaktin çoktan doldu.
Kim bilir kiminlesin, yerimi doldurur.
Islak artık sokaklar.
Seni sevdiğimi nasıl anlatsam sevdiğim.
Hani, yağmurdan sonra toprak çamurlaşır,
Sonra o çamura basınca paçalarına sıçrar,
O sıçrayan çamurları kuruyunca temizler gibi işte.
Evet, temizler gibi.
Şııııışşş…! Sus, ses etme…
Kimse duymasın içine küstüğünü…
İnsandan yoğrulduğunu, sonra o insandan kaybolduğunu…
Yapma, etme, bir tek kelime bile etme…
Bırak seni kendileri gibi sansınlar, sen belli etme…
Biraz mısralara sarılmak,
Birazda o mısralarda ölmek vardı aslında.
Yaşamak, galibiyetin kabullenebilmesiydi.
Sıkıca tutulan sözlerin,
Yarım kalmış lokmadan ibaretti...
Susmuş ne varsa ağır gelir zamanla.
Aşığım sana…
Anla artık!
Ama benden sana olmaz yar…
Benim yollarım,
Seni sevdiğimi mi sandın.
Oysa ben seni hiç sevmedim ki iki gözüm.
Ben senin kalbini sevdim.
Senin ruhunu sevdim.
Senin ellerini sevdim.
Ben seni sevmedim ki iki gözüm.
Gözlerin gözlerimde
O an anladım her şeyi
Bu yol artık bizim değil
Severken unutulursun
Kabul ettim ben bu hâli
Şiir, şaire âşıktı.
Aşk insanı, kelama yanıyordu.
Bir güle…
Bir bülbüle…
Bir de bahara.
Ayrılık acıları tek tek dökülüyordu,
Bende âşık oldum Ofelya
Ama senin bildiğin aşklardan değil.
Ne platonik ne de imkânsız bir aşk.
Mesela ne teninin kokusunu bilirim.
Ne kaşını ne gözünü,
Ne de öfkesini…
Sevdiğim, vazgeçilmezim…
Şimdi sana bu mektubu,
Yalnızlık sevdamdan yazıyorum.
Sen oralarda beni arada hatırlarken,



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!