Nilgün Acar Şiirleri - Şair Nilgün Acar

Nilgün Acar

G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N

Aklığımda bir konu olmadığı ya da olan konuları,daha içimde tutmak istediğim zaman.Ve olanak buldukça,seninle söyleşelim günlüğüm olur mu? Zaten,senin hayır deme şansın yok.Soruyorum kendime.Seni karşı cins olarak mı düşünsem? Yoksa bir bayan gibi mi? Karşı cins,hep daha yakın gelmiştir bana.Uğraşım gereği,onlarla olmam gerekti çoğunlukla ve gerekiyor.Ankaradayken,çoğu kez,boncuk gibi tek olurdum aralarında.Ve dengeyi sağlardım tek olsam da.O zamanki arkadaşlarım ve ilişkiler çok farklıydı.Fiziksel olarak ta,onlara daha çok gereksinmem vardı.Dışarıya çıkma,bir yere gitme,gezme gibi olaylarda,onların fiziksel gücü gerekiyordu.Hepsi çok severek,yardımcı oluyorlardı,tertemiz düşüncelerle.Ben de hiç huzursuz,rahatsız olmazdım,beni bebek gibi kucakladıklarında.Hepimiz doğal bulurduk bunu.Doğaldı da zaten.Konu eskilere kayacak günlüğüm.Seni,cinsiyet gözetmeksizin,salt arkadaş olarak düşüneceğim.Adın TUTKU olsun.Yazmak,benim en büyük tutkum ya.Eğer bir kızım olsaydı? İsmini:SEVİ-TUTKU koyardım.Aşk ve tutku yani.Sanırım,benim özetim bu.Daha doğrusu,özetimin bir bölümü.Oğlumun ismini de,UMUT-ÖZÜN koyardım.ÖZÜN:Öztürkçede şiir demek.UMUT VE ŞİİR.Mavi umuttur.Ben maviyim.Adımın anlamı:MAVİ RENKLİ,ÇİVİT MAVİSİ VE MAVİ BİR ÇİÇEKMİŞ.Anneannem,bilerek mi koydu adımı? Hayır,o beni bir prenses olarak düşünmüş.Refik Halit KARAY’ın roman kahramanı,NİLGÜN prenses gibi.Delifişek bir prenses.Mavi umut.Şiir de,armağanım olduğuna göre.Bir oğlum olsaydı,UMUT-ÖZÜN adı olması çok doğal.İkinci isimlerini kullanmaları gerektiği için de:TUTKU VE ÖZÜN.İkisi de pek kullanılan adlar olmadıkları için.İlgi çekecekti.
Sevgili Tutku.İnsanların ellerindeki şeylerin değerini bilmediklerini ve yanıbaşlarındaki ya da avuçlarındaki mutlulukları göremediklerini düşünmüşümdür hep.Yıllardır da,somut olaylarla çıkıyor karşıma bu düşüncelerim.Geçen gün,bahçede oturuyordum.Nöbetçi amirin yakını mı? arkadaşımı bilmiyorum.Bir bayan,iki çocuğu da yanında yürüyerek geçtiler yanımdan.Konuşuyordu nöbetçi amirle.”Artık biberon ve bez taşımak istemiyorum.Kurtulmak istiyorum bu havadan.”Gibi daha bir sürü şey söyledi.Şaşkınlıkla ve inanamayarak baktım arkalarından.Bir kız,bir erkek,nurtopu gibi tatlı,sapasağlam çocuklardı.Nöbetçi amir bayanın da,küçük bir erkek çocuğu vardı.O yakınmıyordu.Kadına,çok kızdım içimden.O harika minik altıntoplarının değerini ve anlamını bilmiyordu.Dünyada kaç kadın ve erkek,bir çocuk sahibi olabilmek için,neler çekiyorlardı.Ömür boyu bu özlemle yaşayanlar vardı.Hatta bu yüzden boşanan,üzerine kuma getirilen kadınlar,öyle çok ki hala.Ve dahası:Çeşitli biçimlerde engelli çocuğu olan ve hep biberon-bez taşımak durumunda kalan anneler-babalar var.Yakınmasız,sabırla katlanıyorlar buna.Ayrıca:Benim kaldığım yerde,bazı engelli arkadaşlar,sıvı şeyleri,biberonla içiyor.Yemekleri,normal çiğneyemeyip,yutma sorunları olduğundan.Tüm yiyecekleri,blendırdan-robottan çekilmiş halde yiyebiliyorlar.O şımarık kadının arkasından koşup,hızla sarsarak,bunları anlatmayı,çok istedim.O minikler,nasılsa büyüyecek.Bezden-biberondan kurtulunacak.Bin bir çeşit başka sorun çıkacak.Ve bir daha,küçük bir çocuk olamayacaklar.Her anın,her günün,her yaşın değerini bilip,tadını çıkartmak gerekmez mi Tutku? Sevinmek,şükretmek yerine.Neden gözlerimizde,usumuzda,gönüllerimizde,hızla-kolayca yırtıp atabileceğimiz perdeler var? Sevgili Tutku.Aziz NESİN’in demesini öğrenmeden önce,ben aptal buluyordum insanları.Ve ne yazık ki,hala ona tüm varlığımla katılıyorum.Bir anne,çocuklarının yanında,böylesi saçma sözler söylerse? Ki,o çocukların bunu anlamadığını sanıyorsa? Çok,çok daha aptaldır.Diğer insanlar,neler yapmaz? Değil mi Tutku? Çenem düştü yine.Şimdilik hoşça kal.Işık ve sevgilerimle.
Nilgün ACAR
08. 09. 2008

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN 4
Sevgili Tutku:Ne kadar uzun zamandır yazamadım-üretemedim kimbilir? Oysa böyle olmamalı.Ama hep bir şeyler çıktı.Sürekli başka işlerle ilgilenmek,mecburiyetlerle uğraşmak durumunda kaldım.Bu beni çok huzursuz ediyor.Sanki kendime ihanet ediyormuşum gibi geliyor.Ki,gerçek olan da bu.Evet,kendime ihanet ediyorum.İstemediğim bedeller ödüyorum.Aklımda başka şey,yapmak zorunda kaldıklarım,başka şeyler.
Değiştirmeliyim Tutku.Herşeyi değiştirmeliyim.Gitmeliyim buralardan.İlk olanakta da gideceğim kendi evime.O zaman,kendime ait olurum.Günlük akışa kapılınca,kayboluyorum Evet,gerçekten kayboluyorum.Ürkütücü bir şey bu.Sıradanlaşmak,dökülmek kalıplara.Canımı acıtıyor.Kimse fark etmiyor,fark edemez de zaten.Hastalanıyorum Tutku.Anlatamadığım,belli edemediğim sıkıntılarımın,stresimin sonucu,yüksek tansiyon çıktı.Üç tane tansiyon ilacı,B vitaminleri kompleksi ve kan sulandırıcı içiyorum sabah akşam.Bir de ciğerlerimdeki iltihap için de antibiyotik eklenince,midemin halini düşünemezsin bile.Sürekli bulanıyor.Gece uykumda bile,bu bulantıyı hissediyorum.Hasta gibiyim.Yorgun-bitkin-isteksiz.Antibiyotikten mi kaynaklanıyor bilmiyorum? Sabretmeye,dayanmaya çalışıyorum.Antibiyotik bitince de sürerse? Gittiğim doktora söyleyeceğim.Çünkü,dayanmak çok güç.
Of be Tutku.Tüm yönlerden,ne kadar duyarlıyım? Hasta olmak istemiyorum.İyileşmeliyim.Hayat devam ediyor.Güzel şeyler de oluyor.(Her ne kadar şu anda boynum çok ağrısa da.Midem fena halde bulansa da.Ve gözlerim kapansa da.) Olan güzel şeyleri düşününce,gülümsüyorum.
24 Aralıkta,Maltepe Üniversitesinin bir etkinliğine biz de katıldık.Ben şiirlerimden okuyacaktım.Sıram gelince,sakin bir biçimde yerime geçtim.Seçtiğim şiirlerimden,neredeyse kitabıma hiç bakmadan okudum.İyi ki konuşmam düzgün ve kendime özgüvenim fazlasıyla var.Programım bitince,salondaki herkes ayağa kalktı.Dakikalarca,alkışladılar beni.O kadar mutlu oldum ki…Kollarımı yukarı kaldırdım,gülümseyerek teşekkür ettim.Harika bir şeydi bu.Koskoca profosörler,öğretim üyeleri,üniversite öğrencileri,hayranlıkla alkışlıyorlardı beni.Günün yıldızıydım.Salt kendim için değil,tüm engellenmiş insanlar adına oradaydım.Omuzlarımda bu sorumluluk ta vardı,biliyordum.Eksilerim yokolmuştu.Tüm artılarım,fazlasıyla öne çıkmıştı.Başım dimdikti,onurluydum,gururluydum.Ve çok mutluydum.Şanslıyım Tutku.Artılarımı-armağanlarımı,öne çıkarabiliyorum.Çok olumlu bir simge oluyorum.
Bir gün sonra,burada yılbaşı etkinliği vardı.Mehtap Ar tiyatrosu geldi.Önce sundukları oyunu izledik.Sonra da hep birlikte şarkılar söyledik,dansetttik.O kadar çok oynadım ki,odama çıktığımda,hiçbir şey yapamayacak kadar yorgundum.Mehtap Ar’a,şarkı sözü yazarı olmak istediğimi söyledim.Annem gibi mi? Dedi.Evet diye yanıtladım.Dilerim ilgilenir.Erol Evgin’le de tanışıp,konuşacağım.Elimden bir tutulsa? Önüm bir açılsa? Hayatımı kazanmam gerek.Hem mecburum.Hem de,hayatımdaki en büyük hedeflerimden birisi,kendi hayatımı kazanmak.Herşey için,bu gerekli.Bakalım sevgili Tutku,neler olacak? Şimdilik hoşça kal.

Devamını Oku
Nilgün Acar

HEP ÜZÜLECEK MİYİM?
Arabesk takılmalardan,sızlanmalardan asla hoşlanmam. Ama ooofff oooofff çekiyorum yine günlerdir ve sık sık olduğunca,isyan ediyorum.
Bir haftada,iki olay birden yaşadım,yaşadık.Yazık,çok yazık.
Okuduğum gazetede,Sezen AKSU’nun,Darüşşafaka yararına konser vereceğini gördüm.Girdim Sezen AKSU’nun sitesine.Konserin verileceği,Türker İNANOĞLU Maslak Show Center’ı aradım.Özel durumumu anlatıp,salon hakkında bilgi istedim.En arka sırada oturursanız? gelebilirsiniz açıklamasını yaptı,yetkili bey.”Hayır,hiç izlemem daha iyi.Bana,Rumeli Hisarındaki onca merdivende yardımcı oldular.Orası tarihi bir yer,ama siz neden bizler için rampa yapmıyorsunuz? Gelsem,siz de yardımcı olur musunuz? Alt tarafı kırk basamakmış.”Dedim.Ve çok kaba bir yanıt aldım.”Orası Rumeli Hisarı.Biz yardımcı olamayız.” Duyduklarıma inanamıyordum.Sadece ve sadece özel durumum nedeniyle,dışlanıyordum.İnsan yerine konulmuyordum.Tamam diyerek kapattım telefonu.Böylesi duyarsız biriyle,tartışmanın anlamı ve gereği yoktu.Sezen AKSU’yu seviyorum.Onunla tanışmak,kitabımı vermek ve şarkı sözü yazmam konusunda,bana yardımcı olup olmayacağını? sormak istiyordum.Zaten bir sürü engeli aşıp,gitmeye çalışacaktım.Ve daha bilgi alma aşamasında engellenmiştim.Konser,bir yardım amacıyla yapılıyordu ama bana merdiven engeli konuluyordu.İlginç,dramatik bir çelişki.
Hem de,3 Aralık Dünya Engelliler günde.Hüzünle gülümsüyorum bu aldatmacaya.
2. olay:Kurumumuzla ilgilenen bir gönüllü,Can DÜNDAR’ın yaptığı MUSTAFA adlı belgeseli izlememiz için,bilet sağlamış bizlere.Maltepe Karfurdaki sinema salonlarından birinde izleyecektik belgeseli.Beşiktaş belediyesinin sağladığı,engelli otobüsüyle,sevinçle-güle oynaya gittik.Ama salonun kapısında,dudaklarımdaki gülüş dondu.8-10 basamak ta olsa,dik ve dar bir merdiven vardı,sahneyi görebilmemiz için.Akülü sandalyemle gitmiştim.Sadece sandalyeyi bile çıkartmak güçtü.Hele ben üzerindeyken,kesinlikle olanaksızdı.Çok üzüldük,bütün arkadaşlar.”Siz izleyin,ben buralarda oyalanır,beklerim.”Dedim.Psikoloğumuz ve gönüllü hanım,”Hayır,sen üzülme.Hepinizi çıkaracağız.”Yanıtını verdiler.Birkaç görevli çağırıp,önce bizi,sonra sandalyelerimizi çıkartıp oturttular.O anlar,anlatılamaz.Yaşamak gerek.Küçücük,basit bir önlemin alınmaması nedeniyle,biz ve çevremizdekiler sorun yaşamıştık.Tabii ben yine isyan ettim.”Neden bir rampa yok? Bizim hiçbir şeye hakkımız yok mu? Tümcelerini çarptım,anlayan ya da anlamayan yüreklere.Aldığım yanıt:”Bu kadarcık dar bir yere nasıl rampa yapılır? ”oldu.”Merdiven yerine,sadece rampa olabilirdi.”Karşılığını verdim.Herkes inip-çıkabilir rampadan.Oysa,tek basamak merdiven bile,büyük engel bize.8-10 milyon engellenmiş insan var bu ülkede.Onların anne-babaları ve en az bir akrabalarıyla,ülkenin hemen hemen yarısı aynı sorunları yaşarken,yok sayılıyoruz.Evet,her alanda yok sayılıyoruz,düşünülmüyoruz.”Evlerinize kapanmayın.Dışarı çıkın,yaşama katılın.”Söylemleri çok kolay.En küçük bir şeyden yararlanmayı deneyin de görün,neler-neler yaşarsınız? Hadi ben kendi gücümle ve kaldığım kurumun olanaklarıyla bazı engelleri aşabiliyoruz,öyle ya da böyle.Ama büyük çoğunluk,daha evinin kapısında engelleniyor ve aşamıyor.Engellinin ve ailesinin psikolojisi bozuluyor.Küsüyor hayata.

Devamını Oku
Nilgün Acar

Kalk uyan yavrum
bak bir ateş çemberinin içindeyiz
döne döne soğumamış sanki dünya
çekirdeğindeki mağma
üstümüze yağmur olmuş

Devamını Oku
Nilgün Acar

Sen bir sevgilisin
insanı mutluluktan göklere çıkaran
hasretiyle cehennemlere atan
güzelliğiyle vazgeçilmez sevdalara salan
kaprisleriyle candan bıktıran
İstanbul

Devamını Oku
Nilgün Acar

Yıllar sonra Başkent'e
ilk kez güneş doğmuş
büyümüş gözbebeklerimde
dal uçları yeşile durmuş
arı bir sabah okşamış
düşlerimi yediveren güllerle

Devamını Oku
Nilgün Acar

Gazetelerde tv'lerde fotoğraflarım var
bakıp bakıp ağlıyorsun anne
adımı duyan resmimi gören herkes ağlıyor
ne oldu anne birşey anlamadım
kardeşime elimi uzattım
kurşun sıktı kalbime bomba attı üstüme

Devamını Oku
Nilgün Acar

Masmavi yellerce esmiştiniz odama
güneş gözlerimizde çoğalmıştı
Mayıs güllerince sereserpeydik
zaman başımızda bir sevda
avuçlarımızda ırmaktı
elele tutuşmuş damlalardık

Devamını Oku
Nilgün Acar

Odamın cehennem sıcağında
duvarlar üzerime yıkılırken
içimdeki yangınla birlikte
kendimi doğaın kucağına bıraktım
konuştum konuştum konuştum
toprağa ektim sözcüklerimi

Devamını Oku
Nilgün Acar

Alanyadayım
hava yağmur tadında
Torosların yemyeşil gözlerinden süzülüyor
trampet sesleriyle bereket
bu benim şansım
aklımda

Devamını Oku