Aykırı bir mevsim yaşadığım
geceyarısı yazılmış mektuplarca üşüyen
kanatları kopuk bir serçenin umarsızlığıyla
boşluğun rengidir dudaklarda çürüyen
vaatler her unutuluşta biraz daha eridiğim
A Y N I
Çoğu kez,yüzeysel yaşıyoruz.Düşünmeden,sorgulamadan, öylesine,rastgele,laf olsun diye.Anlamadan-anlatamadan.
Birkaç gün önce,bizim tünellerden geçerken,burada çalışan bir gençkızla karşılaştık.Gülümseyerek,”Nasılsın? ” Diye sordum.Şöyle bir baktı ve “Aynı” yanıtını verdi,uzaklaşıp gitti. Ben de yoluma devam ederken,”AYNI” diye mırıldandım. Sonra, içimden konuşmayı sürdürdüm.” Ama ben onun nasıl olduğunu bilmiyorum ki.Aynı ne demek? Hem hayır,asla aynı olamaz.Hiçbir şey,o ve diğer insanlar.Canlı-cansız,gördüğümüz-göremediğimiz her şey,hiç aynı olamaz.Algılasak ta,algılamasak ta,sürekli akar-değişir.Bir anı geri getiremeyiz.Tutup,diğer anın yanına koyamayız.Aynı işte çalışsak bile,o iş te,biz de aynı değildir-değilizdir.Tohum,toprağın altında.Bebek anne karnında değişir.Sürer gider bu.Son olarak yorumladığımız ölüme dek.Ölümde de değişiriz.Hiç aynı değil.Yanılsama,hep yanılsama.
Ne yazık? İletişim ya hiç yok,ya da içi boşaltılıyor.İçtenlikle sorulmuş bir soruya bile,kendisinin de anlamını bilmediği bir yanıt alıyorum.İçimden konuşmayı sürdürürken,bir an kuşkuya da düşmemiş değildim.Yoksa gerçekten aynı mı? Ben mi yanılıyorum? Sonra,gülümsedim kendime.Hayır,aynı olmaz.Baştan savma bir yanıttı.Ama bunu insanların büyük çoğunluğu yapıyor.”NE OLSUN? HEP AYNI.” Yanıtı gelince,” Çok şey olabilir.Hem ben senin nasıl olduğunu bilmiyorum ki? ”karşılığını veriyorum.Bir anda şaşırıyor.Bu kez,doğru iletişime geçiyor.
Hemen herkes,yalnız olduğundan yakınıyor.Düşünüyorum. Kendin yoksan kendine ve başkasına? Elbette yalnız olursun.Sen önce,seninle ol.Arkası zaten gelecektir.Kısa bir an da olsa.Işıltılı,tatlı bir bakışa,içten,sımsıcak,küçük bir gülümseyişe,karşı konulabilir mi? En azından%50 karşı konulmaz.Olumlu elektrik verirsen? Evrenin bile,yüreğine dolduğunu duyumsarsın.O zaman,yalnız olmazsın.
Nilgün Acar 25. 01. 2009
Kırıldı dal ortasından
sabaha gölge düştü
sevinçler bahar ölüsü
kuşlar böcekler hani
toprak sımsıkı yumdu gözlerini
sular yağmurlar küstü
Sen hep yaşamı ve aşkı
erteliyorsun
yıllar geçiyor
zaman bitiyor
biliyor musun
belki yarın olmayabilir
Bir sevgi adamıydın hani
ışıklar içinde
alabildiğine yalın
olgun başak görünüşlüydün
zaman karanlığa çevirmiş yüzünü senin
avuçlarında kelebek tozları
Koşturup dururken
saniyelerle dakikalarla saatlerle
günle güneşle renklerle
konuşurken insanlarla
çalışırken gülerken
yemek yerken su içerken
Henüz otuzlu yaşlarındadır
ama ihtiyarlamıştır Fatmanım
ağzında dişleri dökülmüş
yüzü kurak toprak gibi kesik kesiktir
evde on nufus eline bakar
hasta kocası kızar birşeylere
Bir damlacığım
ben
denize koşmak istiyorum
tutun ellerimden
damlalar
Kadının adı yok diyorlar
ve onu yine kirletiyorlar
küçücük bir pencereden bakılırsa dünya ya
ne adı olur kadının ne de canı
kara töreler çökmüş üstümüze dağlarca
sesimiz soluğumuz çıkmamış insanca
Yaklaşık üç yıldır tanıyorum kendisini...
tam bir insan evet tam bir insan.
her hücresi sevgiyle yaratılmış sevgi abidesi muhteşem bir yürek...
umudu görmek isterseniz, Nilgün Acara bakınız.
sevgiyi görmek isterseniz yine ona bakınız.
bir insan nasıl olmalı diye dşünüyorsanı ...
Seni merak ediyordum. Şiirde ustalaşmışsın; kutluyorum.