Sevgi ektim pabuçlarıma
Taradım ömrümün saçlarını
Her biri ebruli hece
Her biri kaptan-i derya
Acılar zulada furya
Ara sıra hatırla
Ev yapımı ekmeğin tadını
Hep çarşı ekmeği çarşı ekmeği
Ben senin terinle harman
Karşımdaki dili zifir mezar kaçkını gibiydi
Dile kolay meyvesi yaprağı soluk gibiydi
“Bir tonik söylerdi, bin beş yüz sigarayla içerdi “
Dilenci çanağı gönlü ahla yanar çıra gibiydi
Vurdular beni anne
Bir gündüz vakti
Sırtımda dizili kurşunlar
Dizlerimin üstüne çöktüm
Çaresiz bütün
Ayakta ölüler
Şu dünyada ne bekleyen olacaksın ne de beklenen
Asi bir rüzgârdan daha asi bir rüzgârdır ruhun bilenen
Saçlarımız sırılsıklam, kırmızı yağmur serpeler derdinden
Aşk bi ateştir
Hazır tutuşmuşken
Yakamıza yapışmış
Yalnızlığımız masum
İki bacak arasında değil
... İşçiye, memura, emekliye...Sade halkıma...Uzun uzundu KUYRUKLAR...
her sabahın sekizinde Sakarya’da
bulvar boyunca “yüreğimde sen”
ıhlamur çiçeklerinin altından yürüyorum
bakmıyorum sağa sola
hayalim de gülüşün gülüşüm
şiir en güzel dua
içim titriyor içim!
estikçe hafif bir rüzgar
kaybolurum derinliğinde
öyle galatıhis ki dünya
aŞkın gözleri yeşil
“Bir yerde biter bu namussuzluk”
Oyunlar
Yozlaşmış
Dostumsun değil mi?
Senin için de yazdıklarım
tebrikler... başarılar
Sevgili Alaz,
Hep büyük şiirleri sen mi yazacaksın. Sonra bize ne kaldı. Bu şiirinde de dağ çiçeklerinden başladın, kent merkezlerine indin..İnsanın kalbine girdin. Neyse 'Umutsuzluk Yok..' Bu daha da güzel. Eline sağlık Nil usta..Gerçekten ustasın her hususta..