'To be or not to be' değil.
'Cogito ergo sum' hiç değil...
Müteyakkız
Çark caddesinde yürüyorum
Belki
- En güzel zamandı
Gidendi z’aman-
Haberin var mı?
Ben karaltında kalan çiçeklerden birisi
Sevdim! Sevilesi şeyleri
Ağlayıp, inleyen çocukluk
İnilecek çıkılacak yüksek yerleri
Oynanan sallanan gölgelik, sayvan
Kadeh sağar kızıltı gözyaşı
Ey sevgili
Rüyalarına yıldırımlar düşsün
Tutuşsun yastığın, döşeğin
Deseler Nil kurumuş -şiir kurumuş-
Şarap çoktan kurumuştur derim onlara...
Nil’dir kurumaz, az şarap değse
Dudaklarına
Sönmüş bir sigara, külrengi zerresi ser hoş aşıkane
Tende yanmış parmaklarını gezdirir bi boş aşıkane
Zeytin ağacı, asma dalı, karası beyaz şarap gibi gözyaşı
Kızmış gözleri insancaydı, ezilmiş ala çiçekler aşıkane
bazen incecik toz zerresiyim gözleriniz görmez
süzülüyormuşçasına üfürür rüzgar
bir yeşil alma
...
Beni içten içe yakan bir ayrılık duygusu
Her gün ölmek gibisi yok
Dilediğince
Kapkaranlık gece de
Ruhumu aydınlatan
Bir vefalı yıldız
Değerli bilgin adam
Pür ateş-i! Ah atın atında yakın beni
Aşüfte mucip dünyada
“Ağalık vermekle, yiğitlik vurmakla”
Bir canım var yandım ah yandım
tebrikler... başarılar
Sevgili Alaz,
Hep büyük şiirleri sen mi yazacaksın. Sonra bize ne kaldı. Bu şiirinde de dağ çiçeklerinden başladın, kent merkezlerine indin..İnsanın kalbine girdin. Neyse 'Umutsuzluk Yok..' Bu daha da güzel. Eline sağlık Nil usta..Gerçekten ustasın her hususta..