Her yerde Tanrı’nın kulları- sanki mitolojik canavarlar-
Hüsn-i sûret-in firari, hüsran dolu, sayma aynalar
Ben senden kışları bildim, belki seni beni bağışlar
Pespembe açmak için baharı bekleyen goncalar
Susturma, sonuna kadar süren gerçek aşklar
Süt ağacı sütanam sütbabam - Tanrı kayrası
Mercan tespihte dizili - tövbeli tövbesiz - tövbe ayları
Merdivenkovası ufku dar, ufku geniş, ufuk çizgisi
'Ermişim zirvesine bitmez kederim'
tutuşur
iki tende amansız bir yangın...
haminnenin rahmine gizlice düştüğümüz an
yazılır silinmeyen alınyazısı
görünmeyen
Ararım seni çiçek özünde
Dövüldü gün dibek izinde
Dost dediğim sulh! Candanda öte
Hey kendine gel! Bir mağluba yar olma
Dönemin Atina’sında gündüz vakti fenerle dolaşıp "dürüst bir adam aradığını" söyleyen Diyojen'e
Dönemin Ankara’sına
Bir azatsız dünya da rahîm-i dara koyanlar
Son söz halkımın! Elbet UYANIRLAR!
I
kanayan yarama bir merhemdi NİL
eğer bu kadar uzun akmasa
hem de tek başına
Hey gidi NİLİM
İlk ağızda
Söylenemedi
İpek gülüm taşlanmış ipek
Uzaklardan çok uzaklardan
Şiir çağırıyor beni yanına
Bir şiir bastım yarama
Alacakaranlık çökünce gecenin o bildik yüzüne
Delicesine seven hem de sevmeyen perişan
Hülyalı menekşeden içilen bir hülyalı şarap
Bir kadehten bir soluktan içmeyen perişan
tebrikler... başarılar
Sevgili Alaz,
Hep büyük şiirleri sen mi yazacaksın. Sonra bize ne kaldı. Bu şiirinde de dağ çiçeklerinden başladın, kent merkezlerine indin..İnsanın kalbine girdin. Neyse 'Umutsuzluk Yok..' Bu daha da güzel. Eline sağlık Nil usta..Gerçekten ustasın her hususta..