yıllar geçti,
kök saldım tutundum.
oldum
İstanbullu.
elinde tahta bavul,
içinde
yıllar sonra
az bir çaba ile
hatırlayabilmek,
yaşlanmadan
fotoğraflarda yaşayan
donmuş simaları.
denizin rengi
yeşil mi desem
mavi mi?
masal yüklü bir gemi,
turkuaz güzelliklere
aldı götürdü beni.
yeşile bezenmiş
yaz tatili günleri.
bozuk dağ yollarında
sıtma nöbetine tutulan
cefakar jeep,
ve orman gezileri.
vakit gece yarısı,
yol yorgunu
gece yarısı yolcusu.
yolcunun yüzünde,
sokak lambasının solgun sodyum sarısı.
yanında gölgeler
sabahın sessiz alacakaranlığı,
sahil ve deniz
gece yosunları ile dolu
dalgaların ansızın getirdiği.
sabahçı kargalar
telaşla gagalıyor sağı solu.
şiir
yazardım
her gidenin ardından.
bu defa
bu kadar yazabildim.
panik
kar yağdı
gün boyu.
yollar kapandı.
gelemeyecek
davetsiz misafirlerim.
anlaşılan,
sıkıştırılmış yay,
en geride
bastırılmış duygular..
buzlu camın ardında
yanlış anılar.
ve koskoca bir pişmanlık..
Üstat; birbirinden güzel bu yapıtları, sanal alemin gizeminden kurtarıp yapraklar üzerinde ölümsüzleştirmeyi hiç düşündünüz mü? .. Sözcükler, mısralarınızda can bularak adeta vals yapıyor...Piştiğiniz, mısralarınızda açıkça görülüyor. Hatta, hatta yanıyorsunuz! .. Bence adınız artık Türk Edebiyatı ...