ateş oldum,
kıyıp da yakamadım.
hasretinden
için için
yandım,
kül oldum..
fidandık,
anılarla sulandık,
boy attık.
yıllar geçti,
dal budak saldık.
sonunda çınar olduk.
ayın bulutlar arasına saklanıp
saklambaç oynadığı,
gökyüzünün utanıp kızardığı
bozarıp karardığı
bunaltıcı bir yaz akşamı,
bardaktan boşanırcasına
yine yağmurlu
bir gece,
yine yağmurlu
bir ölüm.
gözlerim yarı açık
ama her şeyi görüyorum.
biliyorum özlediniz,
bekliyorsunuz beni.
merak etmeyin,
hal hatır sormadan geçmeyeceğim.
yaşlandığınızı,
yok olduğunuzu görüp
yüreğinde fırtınalar eserdi,
maviydi gözleri.
ganyanlarla karışık
yosun yeşiliydi
düşleri..
ne kadar da içten
yarasa uçuşlarının akşamında
uzun uzun vadiye baktı.
yeşil renk değiştirmişti
gün batımında.
bir bardak,
bir bardak daha içti.
Yıllar önce,
Kimbilir sen nerede,
Ben nerede?
Şimdi,
Ben yeşil yorganlı yatakta.
Sen,
doğdum.
doğar doğmaz
bir yüz gördüm,
şimdi unuttuğum.
daha sonra
yüzlerce yüz..
Üstat; birbirinden güzel bu yapıtları, sanal alemin gizeminden kurtarıp yapraklar üzerinde ölümsüzleştirmeyi hiç düşündünüz mü? .. Sözcükler, mısralarınızda can bularak adeta vals yapıyor...Piştiğiniz, mısralarınızda açıkça görülüyor. Hatta, hatta yanıyorsunuz! .. Bence adınız artık Türk Edebiyatı ...