Isıtmaya çalıştığım,
Kırkiki numara ayaklar.
Fazla ısıdan ses çıkartan
Beyaz panel radyatör.
Başak sarısı duvarlar.
Duvarlarda yazılar.
baskılı Tokat bezinin ortasında,
altında katlanır rahle,
nasıl da dengeli dururdu
titrek idare lambası ışığı altında.
tahta kaşıklarla
solo yapılırdı sofra başında.
dallarda tomurcuklar kabardı
özsuların köklerden dallara
rezervasyonlu seyahati başladı.
meyva ağaçları özsuyu hissedince
böbürlendi kendince.
ya kısır ağaçlar,
çemberin alanı,
çap,yarıçap,merkez..
dışarıda toplanmış herkes.
ellerinde kelepçe
bekliyor konikler.
fıkra anlatırken
son parça,
tüyleri dökülmüş
mor kadife koltuk.
sabit kalemin,
etrafında dualarla döndüğü,
dönüldükçe moraran
beyazdı,
uzaktaydı umutlar.
sol kolunda
kocaman bir aşı,
sağ yanağında
derin bir yara izi,
şubat başı
mart henüz gelmedi.
ayı mı şaşırmışlar,
yoksa erken mi kızışmışlar.
akasya ağacının üst dalına tünemiş,
mırıldaşıyor
serseri bir kurşun
dönüp dolaşıyor
üstümüzde.
kaçmalı.
evet, ama
nereye kadar.
Üstat; birbirinden güzel bu yapıtları, sanal alemin gizeminden kurtarıp yapraklar üzerinde ölümsüzleştirmeyi hiç düşündünüz mü? .. Sözcükler, mısralarınızda can bularak adeta vals yapıyor...Piştiğiniz, mısralarınızda açıkça görülüyor. Hatta, hatta yanıyorsunuz! .. Bence adınız artık Türk Edebiyatı ...