çok geç,
ama anladım.
gözlerden uzak olan
gönülden olmazmış meğer.
yıllar unutturur sandım,
gönlümü sarıp sarmaladım,
ön planda,
görüntüler çok net...
fonda
tül örtülü hayaller..
ve buzdan figüran heykeller.
sahile vurmuş
emanetleri
hiç çekinmeden
bırakıp,
hep sana geri
döndüm.
bazen tozlu buldum
altın yaldız çerçeve,
içinde solgun güneş.
duvarda parlak dolunay,
tavanda sönmek üzere yıldızlar,
ve parlıyor anexate ampül.
sönen yıldızın düştüğü
gün batımı kızıllığı.
dalgaların okşadığı masa.
ve alevlenmiş bardaklar..
baş rolde,
alev içen
yanık yüzlü bir adam
ayvada çok çiçek var
bu sene.
meyvası bol olacak
desene.
ya kış?
sert geçecek o halde.
elde on iki numara
tek kırma düzce,
sazlıklarda dolaşırdık.
aniden havalanan
bir türlü vuramadığımız
yeşil başlar peşinde.
çığlık attı,
telaş içinde martılar.
ellerinde mendiller
vapuru heyecanla karşıladı
seyyar satıcılar.
tek başına,
öylece oturuyordu masada.
yalnız görünüyordu,
ama başı kalabalıktı aslında.
bir deste kağıt,
bir paket nemli sigara çıkardı
iki kapılı
LC devreleri,
el şeklinde
döküm tokmaklar..
görüntülü ziller,
ve hayatın evreleri.
Üstat; birbirinden güzel bu yapıtları, sanal alemin gizeminden kurtarıp yapraklar üzerinde ölümsüzleştirmeyi hiç düşündünüz mü? .. Sözcükler, mısralarınızda can bularak adeta vals yapıyor...Piştiğiniz, mısralarınızda açıkça görülüyor. Hatta, hatta yanıyorsunuz! .. Bence adınız artık Türk Edebiyatı ...