otogarda,
anonslar arasında
bilmem bu kaçıncı gidiş
bu kaçıncı uğurlama.
yaş kemale erdi ama
yollar,
belli değil
rotaları.
altı incir,
üstü incir,
yükü incir.
karaya vurmuş
yağmur sonrası,
deniz kokan
bir akşamüstü,
kuruyan damlaların
tozlu camda
bıraktığı izler ardından,
Çamlıcada yerler ıslak
ama yağmur yağmamış
yılbaşı süsleri sarılı ağaçlar
belliki gece boyu ağlamış
çimenlerin üstüne sere serpe
uzanmış eski bir küp
siyah suyu alınmış
kestane kapı,
yıllara direnmiş
dökümden sapı.
kapının ardında bir diğer kapı
son kapının ardında,
erken uyandım
kulağımda güzel bir melodi
dört bir yanda okunuyor
sabah ezanı
ortalık karanlık
içimde karamsarlık
oradaydın,
sessiz,sakin,kimsesiz.
mutlu muydun bilmiyorum.
ama öylece duruyordun
ne kadar da çaresiz..
bakışlarını kaçırdın.
rotası belli
şehir hat martısıyım
denizyollarında.
sağım yara,
solum yara,
Kadıköy-Karaköy arasında,
karanlığa göz kırpan
yolların gel-gitleri
far ışıkları..
sabah mahmurluğu içinde.
son viraj,
merhaba hatıralar.
yağmur çamur
kar kış demedi.
elinde yiyecek poşetleri
sabahları
alacakaranlıkta
kedilerle
Üstat; birbirinden güzel bu yapıtları, sanal alemin gizeminden kurtarıp yapraklar üzerinde ölümsüzleştirmeyi hiç düşündünüz mü? .. Sözcükler, mısralarınızda can bularak adeta vals yapıyor...Piştiğiniz, mısralarınızda açıkça görülüyor. Hatta, hatta yanıyorsunuz! .. Bence adınız artık Türk Edebiyatı ...