bir daha
kim bilir ne zaman,
nerede
geliriz bir araya.
merhaba,
eski dostlar.
sabahın köründe
tek başınayım
ıssız sokaklarda.
saçlarımda,
damla damla
ahmak ıslatan.
kuşlarla birlikte
şükretmek,
ezan dinlemek
sabah vakti..
sevgiyi solumak yanyana.
yanımda güzel kokulu
çiçek kokulu bir ilkbahar sabahı,
çarkıfeleğin kucakladığı,
huzursuz dal sendromlu
yaşlı elma ağacının gölgesinde,
havuzdaki anıları yutmaya çalışan
kırmızı balıkları izlerken,
unutulmuş zirvede
boncuk boncuk
terlemiş kar.
diplerde kaçak sızıntılar.
ayazda,
beklemekten kurtlanmış,
soğuktu
kar yağıyordu
lapa lapa..
üşüdü şehir hat martısı
titredi.
kayarcasına deniz üstünde,
sarhoş gecelerin ardından
bu kaçıncı
aynı rüya.
şehrin yanı başında
dev dalgalar.
kumsalda
basit
değildi dili,
anlaşılması güçtü.
sabaha karşı
yazılır,
düzeltilmezdi
telaşınız niye
yem mi olacaksınız
aç güvercinlere
buğday taneleri
gibi besleyebilecekmisiniz
beyaz güvercinleri
Üstat; birbirinden güzel bu yapıtları, sanal alemin gizeminden kurtarıp yapraklar üzerinde ölümsüzleştirmeyi hiç düşündünüz mü? .. Sözcükler, mısralarınızda can bularak adeta vals yapıyor...Piştiğiniz, mısralarınızda açıkça görülüyor. Hatta, hatta yanıyorsunuz! .. Bence adınız artık Türk Edebiyatı ...