vakit bulup,
gidebilsek
'yapamadıklarımıza.
Çeşm-i Cihan'da
mola verip
mezgit yesek,
birbirinden habersiz
canlardık
ayrı bedenlerde.
bedenler birleşti,
canlandık...
kasabada
kavruk bir ırmak
kendi halinde
akar da akar
rahatsız etmez Kavağı.
üstünde çivileri çıkmış,
yıldızlar sönük
gece güneşi tepsi gibi bu gece.
etraf gümüşi bir aydınlık.
kuytu köşelerde
karanlığın tonları.
ve gökyüzü pırıl pırıl.
yosun kokusu,
ve dalgalar.
kulağımda deniz kabuğu,
denizde mehtap,
mehtapta yakamoz.
kumsalda izler..
yağmur
ve sonrası.
gecenin bu vaktinde
bu kadar güzel
kokar mı ıhlamur.
bahçeye,
bulutlar,
ve bulutların arasında
gözyaşı dökmeden ağlayan,
saçı dökük,sakalı kesik mecnun,
üzülme.
Kaf dağının ardındaki
sarhoş harflerle
sarmaş dolaş,
solmuş fotoğrafa sevdalı
boynu bükük
gül kurusu.
önce
doğduğumda kırmızıydı
dört bir yanımda.
sarıydı safran gibi
önce sağımda.
sonra sarardı soldu
sol yanımda.
nefes aldım,
kırmızıydı
iki yanımda.
dermansız kaldım.
sarıydı safran gibi
önce sağımda.
Üstat; birbirinden güzel bu yapıtları, sanal alemin gizeminden kurtarıp yapraklar üzerinde ölümsüzleştirmeyi hiç düşündünüz mü? .. Sözcükler, mısralarınızda can bularak adeta vals yapıyor...Piştiğiniz, mısralarınızda açıkça görülüyor. Hatta, hatta yanıyorsunuz! .. Bence adınız artık Türk Edebiyatı ...