Yağmur yağıyordu İstanbul'un semalarından, belli ki ihtiyaç vardı doğa ananın topraklarına. Her damla, bir şükür gibi düşüyordu, yerin derinliklerine ulaşmak için sabırsızca.
Gökyüzü, yeryüzüne hayat vermek için giydiği gri örtüsünü sererken, insanlar adımlarını hızlandırıyor ama ruhları hafifliyordu.
İstanbul, yağmurun soğuk dokunuşuyla uyanmıştı; sanki her yağmur yağdığında dünya yeniden doğuyordu, kanımca.
Hepimiz bir hikâyenin içinde yaşıyoruz, değil mi? Hikâyenin başkahramanı bazen iş yoğunluğumuz, bazen hedeflerimiz, bazen de sevdiklerimiz oluyor. Ancak hayatın en güzel yanı, o hikâyenin her gün yeniden yazılabilmesi.
Bugün kendinize şu soruyu sorun: “Beni gerçekten ne motive ediyor?” Çalışmak, üretmek, başkalarına dokunmak mı? Yoksa her günü bir öğrenme fırsatına dönüştürmek mi? Aslında cevap, kendimize dürüstçe baktığımızda çok basit: Bizi ileri taşıyan şey, yaptığımız her küçük dokunuşun büyük bir resimde bir anlam bulduğunu fark etmek.
Bu yüzden, günlük rutininiz içinde küçük bir mola verin. Kendinize bir çay ya da kahve ısmarlayın. Elinizde bir kitap tutuyormuş gibi hissedin; ama bu kez, okuduğunuz hikâye sizin yazdığınız olsun. Hayatın sayfalarını doldururken, kendinizi dinlemeyi ve her yeni kelimeyle biraz daha büyümeyi ihmal etmeyin.
Çünkü güzel bir hikâye yazmak için illa büyük cümlelere gerek yok. Yeter ki içten olsun, anlam katsın, iz bıraksın.
Unutmayın: Hikâyenizin yazarı sizsiniz. Peki, bugünkü sayfaya ne yazacaksınız?
Hava puslu, rüzgar öpücüklerini dokundurup kaçıyor, Verandada, iki kupa salep yapıp gelmişsin, "Tarçın!" diyorsun. Kuşlar sessiz, dünya usulca uyuyor, Gözlerimizde güneşin son izleri, Ve öyle işte.
Farid Farjad’ın Golha müziği, derinliğin içinde huzur barındıran bir eserdir.
Golha’nın hüznüyle harmanlanan tınılar, belki de yalnızlıkla barışmanın, kayıplarla yüzleşmenin bir yolunu arar. Bir anlamda, şarkı dilinden suskunlukla konuşur, ama aynı zamanda bir arayış, bir kurtuluş çağrısı yapar.
Zaman, bakmayı bilenler için hep manzaralar sunar. Hayat, bir film gibidir ve en güzel sahneleri gözlerimizle gördüğümüz o anlarda gizlidir!
Zarafet, yalnızca dış görünüşte değil; hayata bakış açısındaki sade ve derin güzellikte saklıdır. Bir çocuğun neşeyle yükselen kahkahasında, bir çiçeğin yapraklarında titreşen o ince mucizede, eski bir köprüden geçerken duyulan o derin ve huzurlu sessizlikte… Hayat, fark edilmeyi bekleyen ayrıntılarda saklıdır ve her biri bir tablonun incelikle boyanmış detayları gibidir.
Asla başkalarının ışıklarına bakıp kendi yıldızlarını küçümseme. Senin yolunu yalnızca senin ışığın aydınlatabilir!
Ve... Her titreşim bir yankıdır evrende, Bir nota gibi, rüzgarın dokunuşunda gizlidir hikâye. Sözler, bir ezginin ritmiyle akar kalpten; Birleşir hayallerin ve anıların melodisinde.
Zaman, bir metronom gibi işler, Her anın ritmi, yaşamın senfonisinde bir vurgu. Ve bizler, o büyük orkestranın sessiz izleyicileri, Gözlerimiz yıldızların ışığında, kalplerimiz en güzel şarkıya ayarlı. Öyle İşte.!
bugünlerde güneşi arıyorum,
siyah battaniyeye bürünmüş, bulutlar arasında.
Huri Ç.
soğuk fırtınalı rüzgar kokunu getirdi, öyle sıcaktı ki.!
Huri Ç.
Yağmur yağıyordu İstanbul'un semalarından, belli ki ihtiyaç vardı doğa ananın topraklarına. Her damla, bir şükür gibi düşüyordu, yerin derinliklerine ulaşmak için sabırsızca.
Gökyüzü, yeryüzüne hayat vermek için giydiği gri örtüsünü sererken, insanlar adımlarını hızlandırıyor ama ruhları hafifliyordu.
İstanbul, yağmurun soğuk dokunuşuyla uyanmıştı; sanki her yağmur yağdığında dünya yeniden doğuyordu, kanımca.
Huri Çalışkan
Yolda Olmanın Hikâyesi
Hepimiz bir hikâyenin içinde yaşıyoruz, değil mi? Hikâyenin başkahramanı bazen iş yoğunluğumuz, bazen hedeflerimiz, bazen de sevdiklerimiz oluyor. Ancak hayatın en güzel yanı, o hikâyenin her gün yeniden yazılabilmesi.
Bugün kendinize şu soruyu sorun: “Beni gerçekten ne motive ediyor?” Çalışmak, üretmek, başkalarına dokunmak mı? Yoksa her günü bir öğrenme fırsatına dönüştürmek mi? Aslında cevap, kendimize dürüstçe baktığımızda çok basit: Bizi ileri taşıyan şey, yaptığımız her küçük dokunuşun büyük bir resimde bir anlam bulduğunu fark etmek.
Bu yüzden, günlük rutininiz içinde küçük bir mola verin. Kendinize bir çay ya da kahve ısmarlayın. Elinizde bir kitap tutuyormuş gibi hissedin; ama bu kez, okuduğunuz hikâye sizin yazdığınız olsun. Hayatın sayfalarını doldururken, kendinizi dinlemeyi ve her yeni kelimeyle biraz daha büyümeyi ihmal etmeyin.
Çünkü güzel bir hikâye yazmak için illa büyük cümlelere gerek yok. Yeter ki içten olsun, anlam katsın, iz bıraksın.
Unutmayın: Hikâyenizin yazarı sizsiniz. Peki, bugünkü sayfaya ne yazacaksınız?
sevgilerimle, Huri.
Hava puslu, rüzgar öpücüklerini dokundurup kaçıyor,
Verandada, iki kupa salep yapıp gelmişsin, "Tarçın!" diyorsun.
Kuşlar sessiz, dünya usulca uyuyor,
Gözlerimizde güneşin son izleri,
Ve öyle işte.
Huri Çalışkan
"Naftalinli sandıkları sevmem, o yüzden geleceğe geçmişi koymaya ne gerek ola ki? Zaten değerli olsa, naftalinli sandıklara ihtiyaç mı vardır?"
~ Huri Çalışkan
Farid Farjad’ın Golha müziği, derinliğin içinde huzur barındıran bir eserdir.
Golha’nın hüznüyle harmanlanan tınılar, belki de yalnızlıkla barışmanın, kayıplarla yüzleşmenin bir yolunu arar. Bir anlamda, şarkı dilinden suskunlukla konuşur, ama aynı zamanda bir arayış, bir kurtuluş çağrısı yapar.
Huri Ç.
“Çok insan vardı, uçmayı beceremedikleri için kanat kırmayı başaran… Ama bilmiyorlardı ki, 'kanatsız da uçulabilir'!”
~Huri Çalışkan
Zaman, bakmayı bilenler için hep manzaralar sunar. Hayat, bir film gibidir ve en güzel sahneleri gözlerimizle gördüğümüz o anlarda gizlidir!
Zarafet, yalnızca dış görünüşte değil; hayata bakış açısındaki sade ve derin güzellikte saklıdır. Bir çocuğun neşeyle yükselen kahkahasında, bir çiçeğin yapraklarında titreşen o ince mucizede, eski bir köprüden geçerken duyulan o derin ve huzurlu sessizlikte… Hayat, fark edilmeyi bekleyen ayrıntılarda saklıdır ve her biri bir tablonun incelikle boyanmış detayları gibidir.
Asla başkalarının ışıklarına bakıp kendi yıldızlarını küçümseme. Senin yolunu yalnızca senin ışığın aydınlatabilir!
~Huri Çalışkan
Ve...
Her titreşim bir yankıdır evrende,
Bir nota gibi, rüzgarın dokunuşunda gizlidir hikâye.
Sözler, bir ezginin ritmiyle akar kalpten;
Birleşir hayallerin ve anıların melodisinde.
Zaman, bir metronom gibi işler,
Her anın ritmi, yaşamın senfonisinde bir vurgu.
Ve bizler, o büyük orkestranın sessiz izleyicileri,
Gözlerimiz yıldızların ışığında, kalplerimiz en güzel şarkıya ayarlı.
Öyle İşte.!